Gazetem İzmir / Sıla Ürpermez - Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan ‘’kadınlara şiddet’’ konusu yıllardır savaşılmasına rağmen eksilmediği gibi fazlasıyla artmaya devam ediyor. Kadınların günlük hayatında karşılaştığı bir durum olan tacize maruz kalma, otobüste, cafede, trafikte, yolda yürürken, bankada sıra beklerken, günlük olağan hayatın içinde yaşadığı kötü bir durum. Taciz, maalesef sadece fiziksel olarak sınırlı değil; gözle, sözle olan tacizler kadınlarda psikolojik yıkımlara, özgüven eksikliğine neden oluyor. Gün geçmiyor ki gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında kadına yönelik tacizden, eziyetten psikolojik baskıdan şiddet davranışlarının haberine rastlamayalım.
Şiddet, toplumumuzun en küçük temel taşı olan ailede başlıyor. Aile içi şiddete maruz kalan çocuklarda psikolojik olarak etkilenip bir yetişkin olduğunda ailesinin aynası oluyor.
Halkın içinden kadınlarla yaptığımız röportajda bayanların şiddet konusundaki düşüncelerini sizlere aktaracağız...khjgkhgjvjgksaj
Güzin Yelekli: Sahlepçioğlu Kahve Diyarı İşletme Sahibi
Güzin Hanım, kadına şiddet konusuyla ilgili duyarlılığınız nedir? Günlük yaşamınızda bu konuyla alakalı karşılaştığınız bir sorun oluyor mu?
Günlük yaşamımda bu duruma özellikle trafikte rastlıyorum. Bayan olduğumu görüp arabalarıyla sıkıştırmaya çalışıyorlar. Yıl 2014 ve bayan sürücülerin hızla arttığı bir şehirde yaşıyoruz. Fakat bazı kendini bilmez erkeklerin kadın olarak araba kullanmamızı hazmedemeyip küçümsüyorlar.
Kadınlarımız şiddete karşı sessiz…
Müşteri olarak gelen çiftlerde gözlemliyorum, bayanlar erkek arkadaşları tarafından sözlü tacizden tutunda fiziksel itip kakmalarına kadar bir çok olayla karşılaşıyoruz. Ve görüyorum ki kadınlar bu duruma sessiz kalıyorlar. Sessiz kalan kadınlarımızın çoğu ekonomik özgürlüğü olmadığı için bu duruma düşüyor.
Kendilerini bu konuda baskı altında gördükleri için yaşadıkları şiddete boyun eğiyorlar.
Bir anne olarak endişeliyim…
Çocuğumuzu ne kadar da bilinçli olarak yetiştirsek de dışarıda yaşayacağı kötü olaylara müdahale edemiyoruz. Ben bir anne olarak çocuğumun geç vakitlere kadar dışarıda kalmasına müsaade etmiyorum. Bunun sebebi kesinlikle evladım değil; dışarıda dolanan art niyetli insanlar.
Yetişkin kadınlar istediği gibi giyinmekte özgürdür…
Özünde ne önyargılı ne de fenimist bir kadınım. Kadınların istediği gibi giyinme lüksüne sahip olduklarını düşünüyorum. Fakat toplumumuzda kadınlarımız bu konuyla alakalı hoş olmayan davranışlarla karşılaşıyor. İzmir, kültürel anlamda ne kadar modernleşse de kültür yapısı olarak mozaik bir yapıya sahip, bu sebeple kadınlarımızın konuyla alakalı tedbir almasını öneriyorum.
Erkek sığınma evi olsun kadınlar evinde kalsın…
Yuvayı dişi kuş yapar misali kadınlarımız eşleri tarafından maruz kaldığı şiddete karşı genellikle kadın sığınma evlerini tercih ediyorlar. Bir kadın yuvanın temel taşıdır. Hele bir de ayaklarının üzerinde durabilecek bir işi yoksa evden gitmesi gereken kadın değil; erkektir.
Ben bir işletmeciyim evime ekmek götürüyorum, para kazanıyorum ve bu hayatın içindeyim. Yıl 2014 olmasına rağmen hala kadın erkek eşitliği diye bir şey yok.
Canan Albayrak: Daisy ajans sahibi, tv yapımcısı, iki kız çocuğu annesi...
Şiddete karşı düşünceleriniz ve şiddet konusuyla alakalı kadınlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Cana Albayrak: Bir annenin çocuğuna bu hayatta verebileceği en büyük destek, bilinçli bir birey yetiştirerek eğitimine önem vermesidir. Kadınlarımızın eli ekmek tutmalı, ayakları üzerinde durmayı bilmelidir. Bunlara en büyük etken annelerin yine bir anne tarafından eğitilmesi. Okumuş, meslek sahibi kadın, eşinden gördüğü şiddete asla boyun eğmez. Eğer katlanıyorsa o kadına şaşarım. Kızlarımız ekonomik üstünlüğünü eline almadığı müddetçe evlenmesinler.
Roller karıştırılmasın, erkek kadından üstün değil; sadece yaradılış olarak birbirinden farklılar…
Ön yargılı bir kadın değilim. Kadınla erkeğin yaradılış olarak eşit olmadığının farkındayım. Kadın anaçtır, duygusaldır, cefakardır; erkekler yaradılış olarak daha sert daha ketumlar, duygularını çok fazla belli etmezler. Kadınla erkeğin ayrımı doğduğumuzda başlıyor. Bir kız çocuğunun oyuncağı bebek, erkeğin oyuncağı ise araba, kılıç, silahtır. Kadınlar ve erkekler doğduğu andan itibaren farkı, kesin çizgilerle belli olan ortamda büyürler. Bu yüzden kadınlar ile erkekler farklıdır ama eşittir. Kadınlara tavsiyem, şiddete boyun eğmesinler, bu konuyla alakalı sessiz kaldıkları müddetçe ezilmeye mahkumlardır.
Kadınlar kendini geliştirmeye devam etmelidir; hiçbir zaman ben yapamam cümlesini kullanmamalıdır.
Nazlı Saraç Orak: Ses sanatçısı ve bir çocuk annesi
Nazlı Hanım, icra ettiğinizle meslekle alakalı olarak çok fazla göz önündesiniz. Bunun dezavantajlarını yaşıyor musunuz ve kadına şiddet konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Ben bir ses sanatçısıyım. Bir kadın olarak bu camianın içerisinde bulunmanın güzel yanları olduğu kadar kötü yanları da var ve ben bunlarla mücadele etmek zorundayım. Sanatımı icra ettiğim bir yerde sadece yaptığım işle var olmak isteyen biriyim. Sözlü tacize ya da fiilen gerçekleşen kötü bir durumla hiç karşılaşmadım. Gerek yapılan eleştirilerde, gerek sorulan sorularda her zaman işimle alakalı olanları dikkate alıyorum. İşimin dışında yapılan yorumlara tepkim her zaman serttir .O aradaki ince çizgiyi korumak çok da kolay değil.
Halk otobüsleri kadınların korkulu rüyası…
Günlük yaşamamızda araç olarak en çok otobüsleri kullanıyoruz. Hele bir de kalabalık otobüse denk geldiyseniz bir kadın olarak vay halinize. En çok tacize maruz kalınan ortam; kadınların korkulu rüyası. Bir kaç defa rahatsız edecek boyutta bir durumla karşılaştım. Kendisine rahatsız olduğumu dile getirdim ve herkesin içinde deşifre ettim. Hiçbir zaman bu durumla ilgili durumlarda sessiz kalmam. Sessiz kalan kadınlara tavsiyem; susmayın ve kendinizi ezdirmeyin.
Bu ülkede hala 400 bin kadın okuma yazma bilmiyor…
Bir dönem gönüllü öğretmenlik yaptım. Okuma yazması olmayan o kadar çok kadın var ki, ekonomik özgürlüğü olmasa bile bir kadın en azından bilinçli bir anne olarak çocuklarını yetiştirmelidir. Çünkü her şeyin temel taşı aile. Çocuklar, ilk ailelerinden; özellikle annesinden alacağını alıyor. Okuma yazması olmayan bir kadın çocuğunu nasıl yönlendirebilir, nasıl bilinçlendirir? Her şeyden önce kadınlarımız, kızlarımız okumalı ve ayaklarının üzerinde durmalılar.
Bir kızı ve oğlu olan anneler; oğlunuza farklı, kızınıza farklı davranmayın...
Gözlemlerime dayanarak söylüyorum bir kızı aynı zamanda oğlu olan anneler kızlarını dışarı çıkmasını kısıtlarken oğullarına rahat bırakmasınlar. Oğlan çocuğu ailede ilk kızla erkeğin ayrımını işte burada yapıyor. Kadın geç saatte dışarı çıkamaz ama erkek her zaman özgürdür. Oğlan çocuğu böylelikle kadını zayıf görmeye başlıyor ve bu bilinçle yetiştiriliyor. Kız çocukları eğitilmeli, okutulmalı, bilinçli, şiddete boyun eğmeyen insanlar olarak yetiştirilmeli.

Yorumlar
Kalan Karakter: