Reklam

Vatandaş Hamza yazdı...

Gazetemizin yazarlarından, halkın sesi Vatandaş Hamza (Hamza Gül) bu haftanın değerlendirmesini sizler için yaptı...

Vatandaş Hamza yazdı...

Gazetemizin yazarlarından, halkın sesi Vatandaş Hamza (Hamza Gül) bu haftanın değerlendirmesini sizler için yaptı...

Vatandaş Hamza yazdı...
31 Ocak 2017 - 09:39

HAFTANIN SÖZÜ

Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir. -Şems-i Tebrizi

HAFTANIN YAZISI

İzmir’e yazık oluyor

İlk 1982’de gelmiştim, bu , “DENİZİ KIZ, KIZI DENİZ KOKAN” şehre. Üniversite sınavına girmek için İnciraltı’ndaki Atatürk Öğrenci Yurdu’nda kalmıştım üç gün. Lise mezunu bir genç olarak yeni tanıştığım bu kente o zaman aşık olmuştum. Sınava Bornova’da girmiştim. Sınav öncesi ve sonrasında deliler gibi Kemeraltı’nı, Karşıyaka’yı, Bornova’yı, eski otobüs terminalinin bulunduğu yer olan Basmane’yi dolaşıp durmuştum. Sınavdan sonra Urla’yı, Çeşme’yi, gördüğümde burada yaşayanların ne kadar şanslı olduklarını düşünmüştüm. Bu düşüncelerin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra 2012 yılında Adana’dan İzmir’e taşındım. Karşıyaka’lı olmak gibi bir onuru da sahiplendim.

Mesleğim gereği yurt içinde birçok kenti gezdim gördüm ve buralarda yaşadım. Haberler hazırladım. Ayrıca yurt dışında da birçok ülkenin kentlerini görme ve gezme şansım oldu. Gel görelik ki İzmir gerçekten bir başka. Coğrafyasıyla, demografik yapısıyla, geçmişten günümüze taşıdığı tarihsel dokusuyla, trafiğiyle, çağdaş kent kültürü sunumuyla velhasıl kelam her yönüyle “YAŞAYAN ŞEHİR, YAŞANACAK ŞEHİR” olduğunu bilenlerden birisiyim. “VATANDAŞ HAMZA” olarak Gaziemir’den Çiğli’ye kadar 250’nin üzerinde mahalleyi görüp muhtarları ile tanıştım. Ellerini sıkıp çaylarını kahvelerini için sohbetler ettim. Mahallenin sokaklarını gezip tarihçesini, nelerinin var olduğunu, nelerinin eksik kaldığını mahalle sakinleri ve muhtardan dinleyip “BİZİM MAHALLE” de haberleştirdim. Dolayısıyla İzmir’i gerçekten tanıdım.

Tanıyıp aşık olduğum bu kentin günümüzde içinde bulunduğu durum karşısında oldukça kaygı duyuyorum. Çünkü Anadolu’nun bir çok kenti içine kapanıp geri kalmış bir görüntü içindeyken bu “DENİZİ KIZ, KIZI DENİZ KOKAN” güzelim şehir de her geçen gün diğer kentlerdeki kirlilikten nasibini alıyor. Bir taraftan aldığı yurt içi göçün yanı sıra son yıllarda akın eden Suriyelilerle iyice sorunlar sarmalarının içine gidiyor. Peki ben ki son 5 yılını İzmir’de yaşayan bir “KARŞIYAKA’lı” olarak bunu görüyorum da bu kenti yönettiğini sananlar bunu görmüyor mu? Görmüyorlarsa ya körler, yada ekmeğini yeyip, suyunu içip, havasını soludukları bu kente ihanet eden birer “NANKÖRLER” Ağır olmuş gibi algılayabilirsiniz, ama bu tanımı eğer Anadolu’nun bazı kentlerine gidip görürseniz yazdıklarımın az bile olduğuna kanaat getiririsiniz.

Ben son 5 yıl içindeki yozlaşma ve kirliliği gördüğüm için bunları yazarak duyduğum üzüntüyü ifade etmeye çalışıyorum. Ancak konuştuğum İzmirli dostlarımın anlattıklarını duydukça üzüntüm ve öfkem birkaç daha artıyor. Duyup üzüldüğüm eski İzmir’e ait bazı notlar şöyle; “Şehirde sıralanmış sakız biçimi evlerin bahçesinden ve boşluklardan denize girilirdi. Üçkuyular sahilleri parasız plajdı, şimdiki Alsancak Limanı’nın oradan tutulan porsiyonluk çipuraların tadı hâlâ anlatanların ağzını sulandırıyor. Ara sokaklardaki evlerin bahçelerinden yayılan yasemin, hanımeli kokuları ve görüntüsü kente ayrı bir güzellik verirdi. Gezmekten büyük keyif aldığımız Kemeraltı ve Tepecik, “üç film” oynatan sinemalarla doluydu. Her tarafı yeşillik olan kentimizde, insanlar dost ve arkadaş idiler. Kadınlar hep birlikte çayırlardan yemeklik ot, çocuklar ise erik ve çağla toplardı. Betonlaşma olmayan İzmir’de, iklim de bir başkaydı. Öğleyin ısınan İzmir, denizden karaya başlayan “eşşek imbatı” ile serinlerdi. Şubat’ta filizlenen bahar, her tarafı yemyeşil yapardı. O dönem zaten olmayan klimaya, hiç gerek kalmazdı. Yemyeşil fuar, özellikle bir ay boyunca şehre ayrı bir canlılık verir, Basmane’deki otellerde bile yer kalmazdı, tüm büyük sanatçılar fuara akın ederdi. Çeşme, Foça gibi, bugün birçok kişinin bildiği yerler eskiden bilinmezdi. Çünkü İzmir, bir sayfiye kentinin tüm özelliklerini yansıtır insanlar uzak yerlere gitmeyi düşünmezdi bile. Emeklilik hayali kuranlar İzmir’de yaşamayı düşlerdi.”

Bende emekli olup geldim İzmir’e. Kanunen emekli edilsem de hala üretmem gerektiğine ve yaşama dair insanlığa dair, İzmir’e dair çalışmam gerektiğine inandığım için çalışıyorum. Çünkü havasını soluduğum, suyunu içip ekmeğini yediğim bu kente benim de bir katkı koymam gerek. Bunun için “VATANDAŞ HAMZA” İzmir’in sokaklarını gezecek görecek gördüğü güzelliklerin yanı sıra eksiklikleri sorunları ve yanlışları yazmaya devam edecek. Buna mecburum ben İzmirliyim ve İzmirim. İzmirin kirlenmesine geriye gitmesine karşı karınca kararınca elimden gelen kadar karşı durmaya çalışıyor ve çalışmaya da devam edeceğim. İzmir’in rantını yiyen “NANKÖR”ler gün gelecek ihanet ettiğiniz bu güzel kentin ahı sizi de rahat bırakmayacak. Ağzınızdan burnunuzdan gelecek bugün yedikleriniz.

Siyasi çıkar uğruna belediye başkanı olanlar başta bu kente yetki sahibi olupda yetkisini bu kentin geleceğini düşünmeden kullanıp, günü kurtarma peşinde olan zihniyete karşı olduğumu bir kez daha ifade ederken, bilin ki “VATANDAŞ HAMZA” bugün yapılan yanlışların peşini bırakmayacaktır. Gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileğiyle..


HAFTANIN ÇAĞRISI

'17 YAŞINDA EVLENMESİNİ BİLEN SAVAŞMASINI DA BİLİR'

Bayır-Bucak Türkmenlerinin Şehitler Tümeni Komutanı Halit Şireki, "17 ile 45 yaş arasındaki Suriyelilerin burada yaşamasından yana değilim. Türkiye bunları sınır dışı etsin. Gelsinler toprakları için savaşsınlar" dedi.

Osmaniye Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret eden Tümeni Komutanı Halit Şireki, amacının Türkmen Dağı'nda yaşananların sesini duyurmak olduğunu ifade ederek, "Türkmen Dağı'nın sesini duyurmak, Türkmen Dağı'nda verilen mücadeleyi duyurmak için buradayız. Biz Allah için, toprağımız için savaşıyoruz. Tabi ki Allah böyle bir savaşı kimseye vermesin. Ancak ortada bir savaş var. Ben 3 kere vuruldum ve kanımın son damlasına kadar savaşmaya devam edeceğim. Türkmen Dağı'nda savaş olmadığını söyleyenlere soruyorum. O zaman bizim orada ne işimiz var? Biz her zaman Türkmen Dağı, Türkiye'dir diyoruz. Buradan Türk devletine Türk milletine selam olsun" dedi.


"TÜRKİYE BUNLARI SINIR DIŞI ETSİN"

Konuşmasında Türkiye'de yaşayan Suriyelilere de seslenen Komutan Şireki, Türk devletinden savaşabilecek Suriyelileri sınır dışı etmesini istedi. Şireki, "Allah Türk devletinden razı olsun. Bizim kadınlarımıza, çocuklarımıza ve yaşlılarımıza sahip çıktı. Ancak ben 17 ile 45 yaş arasındaki Suriyelilerin burada yaşamasından yana değilim. Türkiye bunları sınır dışı etsin. Gelsinler toprakları için savaşsınlar. 17 yaşında evlenmesini bilen elinde keleş ile savaşmasını da bilir. Suriye milletine buradan tekrar sesleniyorum. Burada gezip eğlenmesinler. Gelsinler toprakları için savaşsınlar. Bize Türkiye'de veya başka ülkede yaşamak yakışmaz. Bize oturmak, gezmek yakışmaz. Bize toprağımız için savaşmak ve şehit olmak yakışır" diye konuştu. (Bu çağrıya herkes kulak versin)

HAFTANIN YAZISI

HAFTANIN BOŞ KONUŞANI

Suudi Arabistan: "ERDOĞAN BİZE İHANET ETTİ"

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçisi Merdad: ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANLIĞINA gelmesini DESTEKLEYEN BİZİZ, darbeden sonra da DESTEKLEDİK AMA o Suriye’deki bütün kazanımlardan ÇARK EDEREK İHANET ETTİ. Çıkarı için RUSYA ve İSRAİL'E YANAŞTI.

Merdad Türkiye’nin çıkarları ve iç siyasi krizlerinden kaçmak için Rusya ve İsrail’e yakınlaştığını belirtti.

Büyükelçi Merdad, Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesi için Erdoğan’ı destekleyenin Suudi Arabistan olduğunu, darbeden hemen sonra da Suudi Arabistan’ın Türkiye’yi ve seçilmiş hükümeti İLK DESTEKLEYEn ülkeler arasında olduğunu, desteğinin de bugüne kadar devam ettiğini ifade etti.

Büyükelçi, TÜRKİYE’NİN 6 yıl önce Suriye’deki halk kalkışmasını silahlı muhalefete DÖNÜŞTÜRDÜĞÜNÜ ve Suriye Devlet Başkanına karşı MUHALiF GRUPLARA KUCAK AÇTIĞINI, dahası Erdoğan’ın her defasında ‘ESED GİTMELİ’ prensibini Suriye’deki krizin çözümünün tek yolu olarak ilan ettiğini dile getirdi.

ERDOĞAN ve AKP ÇARK ETTİ


Büyükelçi, başta Erdoğan olmak üzere Türk hükümetinin bir zamanlar ‘kırmızı çizgi’ kabul ettiği Esad’ın gitmesi prensibinden son zamanlarda çark ettiğini belirtti.

Suudi Büyükelçi TÜRKİYE’NİN Suriye’deki bu TUTUM DEĞİŞİKLİĞİNİN, Osmanlı devrinden bu yana TÜRKLERİN ÇIKARLARI DEĞİŞTİĞİNDE Arap devletlerine karşı İHANETİNİN bir başka modeli olduğunu öne sürdü.

Büyükelçi Merdad son olarak, Türkiye’nin Suriye’de son zamanlardaki kazanımlara sırtını döndüğünü ve SURİYE’Yİ YIKIK ŞEKİLDE TERK ETTİĞİNİ; Suriye’deki sivil kayıplardan, evsiz kalan milyonlardan ve mültecilerden TÜRKİYE’NİN SORUMLU OLDUĞUNU belirtti.

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçisi Doktor Adil bin Serraç Merdad Türkiye’ye ilişkin BBC Arapça’ya yapmış bu açıklamayı. Okuyunca şaşırıp kaldım yahu adama sorarlar -PES YANİ, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Suudi Arabistan’a yaptığı yardım ve iyiliği kim inkar ediyorsa ağzından gözünden ve burnundan gelsin. Eh be Suudi Arabistan Büyükelçesi, her yıl HAC’ca ne kadar Türk geliyor ve sana ne kadar para bırakıyor. Hatta son yıllarda THY Perşembe akşamları sefer düzenliyor, zengin Müslümanlarımız Cuma Namazlarını Mekke’da kılsın diye. Hatta yarışmaların kazananlarına UMRE hediyeleri veriliyor yurdumda. Sen bunları bilmeden atık duruyorsun. Yazık sana.

Dur bir de senin taptığın Kralın öldüğünde Türkiye Cumhuriyeti Ulusal Yas ilan edip Al Kırmızı bayrağımızı yarıya indirdi. Sen bunu da bilmeden atıp duruyorsun. Yazıklar olsun size. Tarih boyunca bizi arkadan hançerlediğinizi biz değil bütün dünya biliyor. Onun için çok söze gerek yok. “NE ŞAM’IN ŞEKERİ NE DE ….. YÜZÜ”…

HAFTANIN TEBRİĞİ


Fotoğrafta gördüğünüz yer Karşıyaka Bostanlı İskelesi’nin yolcu girişi. Geçen hafta buraya bir camlı kitaplık konuldu. Tabi içinde de kitaplan. Üzerinde ise büyük harflerle “OKU-BIRAK” yazısı var. Acaba bu uygulama amacına uygun kullanılıyor mu diye düşündüm. Ancak gördüm ki bir amca o kitaplıktan kitap arıyor. Uzun bir süre kitapları inceledikten sonra oradan bir kitabı alarak vapura gitti. Bende kitaplığa kısa bir göz gezdirdikten sonra hemşerim Ahmet Ümit’in “Masal Masal İçinde” kitabını aldım ve iki günlük vapur seyahatimde (Bostanlı, Konak) okuyup tekrar kitaplığa yerleştirip yeni kitabı aldım. Bunu niçin mi anlatıyorum? Yukarıda bu uygulama amacına uygun kullanılıyor mu? Sorusu nu kendime sormuştum ya! İşte yanıtını da yine kendim veriyorum. Bu vapur iskelesindeki kitaplık çok iyi bir uygulama olmuş. Tam da İzmir’e yakışan türden! Hadi ben zaten kitap kurduyum da, belki bu uygulama sayesinde bazıları da dikkat eder ve buradan bir kitap alarak o yolculukları süresince ve sonrasında o kitabı okur. Bu uygulamaya emeği geçenleri yürekten tebrik ediyorum. Bostanlı İskelesi’ndeki bu kitaplığın bütün duraklarda ve insanların yoğun bulunduğu noktalarda olmasını da istediğimi ifade etmek istiyorum. “VATANDAŞ HAMZA” bu konuda gerek kitap desteği gerekse de buraların tanıtımı anlamında üzerine düşeni fazlasıyla yapacaktır.

HAFTANIN KAZANANI

BOSTANLI İSKELESİ KİTAPLIĞINDAN YARARLANANLAR

HAFTANIN KAYBEDENİ

ÜÇ GÜN BOYUNCA ELEKTRİKSİZ KALAN BOSTANLI İSKELESİ

HAFTANIN TEBESSÜMÜ

MAFYA


Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi: "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş." Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı: "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi: "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var." "Ne söyledi?" dedi baba. tercüman yanıtladı: "Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."

TARİHTE BU HAFTA

31/01/1965-Sağlık Bakanlığı bir açıklama yaptı; Türkiye'de ortalama insan ömrü 33 yıl.

01/02/1919-İnci adlı aylık kadın dergisi İstanbul'da yayımlanmaya başladı. Sahibi Sedat Simavi idi.

02/02/1967-Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlığına, Başbakanlık Özel Teknik Müşaviri Turgut Özal getirildi.

03/02/1957-İzmir açıklarında Amerikan Hawel Lykes şilebiyle çarpışan ''İzmir'' yolcu gemisi battı. 244 yolcusu bulunan gemide, 4'ü yolcu 5 kişi öldü.

04/02/1987-Yazar Aziz Nesin, Cumhurbaşkanı Kenan Evren aleyhine tazminat davası açtı. Aziz Nesin, "bir yurttaşın devlet başkanına dava açması Türkiye'de ilk kez görülüyor, ancak bir devlet başkanının yurttaşına vatan haini demesi de dünyada ilk kez görülen bir olaydır," dedi.

05/02/1975-Amerika Birleşik Devletleri Türkiya'ye silah ambargosu uygulamaya başladı. Ambargonun gerekçesi Türkiye'nin Temmuz-Ağustos1974'te Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmasıydı.

06/02/2000-Türkiye'de Sanayi Bakanlığı, traktöre rastgele oturulmasını yasakladı. Yayınlanan bir genelgeyle, traktöre "Avrupa Birliği standartlarına göre" binilmesi kararlaştırıldı.


YORUMLAR

  • 0 Yorum