Haftanın belirli günleri çalıştığım mekânı, işyerimdeki sorumluluğum nedeniyle gece yarısını geçtikten sonra kapatıp evimin yolunu tutuyorum. Trafik sakin akınca, yolda çevreme bakınıp gözüme takılanları da değerlendirmem mümkün oluyor. Son günlerde denk geldiğim, özellikle can sıkıcı, bir iki olayı bana ayrılan köşemden sizlerin huzurunda naçizane aktarmak istiyorum, Sayın Valimize, Kaymakamımıza, Emniyet Müdürlüğüne ivedilikle çözüm bulunmasını diyorum. Gece yarısını geçtikten sonra sokaklarda incin top atıyor, soğuk olması bu duruma etken tabi yoksa İzmir de yaşam saat mefhumu işlemeden devam eder, sizler de bilirsiniz. Arabaya biner binmez arabamın kapılarının kilitleyenlerdenim. Yine de içgüdüsel korkuyorum, kapılar, camlar kilitli olmasına rağmen, en çok da kırmızı ışıkta beklerken ürkmüyorum desem yalan olur. Fakat, günün ilk saatlerinde, o saatte nasıl oluyorsa birkaç küçük çocuk ışıkta bekleyen bizlerin aracının camlarını tıklayıp, incecik dökülen üstü başıyla yüreklerimizi burkup mendil satmaya veyahut yardım dilenmeye kalkıyor. Eşkalleri esmerce, küçüğü 5 yaşında, büyükçe olanlar en fazla 7 yaşlarında el açıp, camı kapıyı tartaklarcasına zorluyorlar. Onların içine düştükleri durum çok can sıkıcı. Geçen gece, çekmecemde bulundurduğum bisküvilerden çıkartıp verdim suratı asıldı, bakışları değişti, aşikar para isteyip bu olmaz dedi, camımı kapattım gözleri aklımda, çamımda öylece takılı kaldı, yine de para vermek, alıştırmak istemedim. Hayat hiç adil değil, Çocuklar yuva ister, aş ister, şefkat bekler. İnsan olduğumdan o dakikalarda çok utandım. Camı, kapıyı kilitleyip kapatmak ne demek? Alsan arabana, götürsen evine yıkasan tertemizce, sıcak bir çorba içirsen gel gör bak başına iyilik yapmak isterken neler neler gelecek diyor iç sesim. Sanki çocuk değil vicdanım kapımı zorlayan. Biliyorum ki, iç sesimi dinlemesem, bürokrasi dediğimiz şey devreye girer başımız dertten kurtulmaz. Bu yolumun üzerince gördüklerim, bir de sokak arkaları var tabi. Yetkililere seslenip açıkça mıntıkayı adresi veriyorum aymazlığınıza artık bir son verilmeli diyorum. Çankaya’da tam da Gazi Bulvarı ile Şair Eşref Bulvarı kesişişinde ışıklardan sola dönüp İkiçeşmelik caddesinde günün bütün yorgunluğu üzerine gelişiyor ve çekilmiyor. Kontrol devriyeleri sokakta başıboş gezen çocukları toplayıp, sosyal hizmetlere teslim edemez mi diye düşünüyorum. En azından sokaklar da ki kadar tehlikeli olmaz bu durum onlar ve bizler için. İçimi acıtan diğer durum da, yolun bir ucunda Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü binası, bir sırasında İzmir Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Binası yer almakta dolayısıyla, işgüzarlık değilse nedir? Diye soruyorum. Yorumunuzla son noktayı bu defa siz koyun, fikir verin sokaklarda yalınayak, üstü başı çıplak çocuklar için siz de bir ses olun diyorum. Belki bir şeyler değişir diye umut ediyorum. Kıymetli şairimiz Nazım Hikmet' den bir dörtlükle yazıma son veriyorum.
"Ürkek bir serçe gibi eğme başını.
kaldır başını ve dimdik dur.
bu senin değil, ülkemin ayıbı.
hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk"
Bu Senin Değil, Ülkemin Ayıbı Çocuk!
Yayınlanma :
11.12.2017 20:15
Güncelleme
: 11.12.2017 20:15
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: