İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın manda yoğurdu tavsiyesi için, “Geçen hafta demiştim ‘pasta yiyin diyecekler’ diye. Dedi. Manda yoğurdunun kilosu, 70 lira. 750 gramlık Medine hurması, 205 lira. Kestane balı, 250 lira. Yulaf ezmesinin yarım kilosu, 15 lira. Senin işin, milletimize gece yatmadan önce yemek için, tavsiyelerde bulunmak değil; milletimizin istediğini yiyip, yatağa da karnı tok girmesini sağlamaktır. Millete şifa formülleri anlatmayı bırak, milleti nasıl doyuracaksın sen asıl onu anlat” dedi. Altı liderin Güçlendirmiş Parlamenter Sistem toplantısı için de Akşener, “Bu tablo, Cumhur İttifakı bileşenlerinin canını çok sıkıyor. Çünkü, şimdiye kadar yürüttükleri, ‘cambaza bak’ oyunu bozuldu. Biz asıl mesele sistemdir dedikçe, onlar ısrarla aynı soruyu soruyor; ‘adayınız kim’ diyorlar. Defalarca söyledim. Adayımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı’dır” diye konuştu.
bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Allah bizleri milletimize karşı utandırmasın.
YÜREĞİNİZ YETİYORSA, BİR SONRAKİ YAYINI; BANTTAN DEĞİL, BİR ZAHMET, CANLI OLARAK İZLEMEK İSTİYORUZ
Biliyorsunuz, arkadaşlarımla birlikte; memleketimizi 26 aydır, il il, ilçe ilçe geziyoruz. Her ziyaretimizden sonra da Yüce Meclisimizin kürsüsünden, vatandaşlarımızın sesini duyuruyor, dertlerine dair çözümlerimizi sunuyoruz. Aynı zamanda, bu vesileyle, her hafta iktidarı; lüks salonlarından dışarı çıkmaya, sokaklardan yükselen sesi dinlemeye ve vatandaşlarımızın gerçekleriyle yüzleşmeye çağırıyoruz. Anlaşılan bu çağrılarımız; birilerinin sinirine dokunmuş, uykularını kaçırmış olacak ki; geçtiğimiz hafta, Tokat’ta, bir çiftçi buluşması düzenlendi. Her ne kadar, buluşmanın içeriği; bir tarafta, ‘Maşallahlar’, diğer tarafta da ‘arz ederimlerle’ bezeli olsa da insanlık için küçük, ama Sayın Erdoğan için, Allah var, son derece büyük olan bu adımı, en derin hislerle tebrik ediyorum. Madem bizi dinlemeye başladınız; o zaman, bir sonraki buluşmanızı da bakanlarınızla görüşme şerefine nail olamayan, sarayınızda ağırlanmayan, Vali Bey’in de tanıdığı olmayan, yani, sesini duyuramayan çiftçilerimizle yapmanızı bekliyoruz. Ayrıca yüreğiniz yetiyorsa, bir sonraki yayını; banttan değil, bir zahmet, canlı olarak izlemek istiyoruz.
KÖYLÜ, MİLLETİN EFENDİSİYDİ. KÖYLÜ, SARAYIN KÖLESİ OLDU
Biz de geçtiğimiz hafta, Kayseri’deydik. ‘Ekemiyoruz, biçemiyoruz, çocuklarımızı geçindiremiyoruz. Nerede bu devlet’ diye soran çiftçilerimizin, çaresizlikten, hayvanını satmak zorunda kalan besicilerimizin, ‘lambaları yakmaya tereddüt ediyoruz’ diye sitem eden esnaflarımızın, dertlerini dinledik. Tomarza’da, 10 senedir hayvancılık yapan bir kardeşim diyor ki; ‘40’a yakın malım vardı, büyükbaş hayvan demek. Şu an elimde, 15 tane kaldı. Onları da bugün yarın satacağım, bitireceğim. Çünkü bir torba yem, 350 lira. Gücümüz yetmiyor. Mazot desen, o da 20 liradan aşağı düşmüyor. Hayvancılık bitecek, köylü bitecek. Bu millet ne yapacak? Şehirdeki insan ne yapacak? Aç kalacak. Köylü, milletin efendisiydi. Köylü, sarayın kölesi oldu.’ İşte aynen gencecik bir kardeşimin söyledikleri.
YARIN, İSTANBUL’DA, KALKINMA KONGRELERİMİZİN ÜÇÜNCÜSÜNÜ; ‘ÜRETEN TÜRKİYE’ TEMASIYLA GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
Biz, İYİ Parti olarak, buradan, Meclisimizin kürsüsünden, iktidarı defalarca uyardık. ‘Çiftçinin kullandığı mazottan alınan ÖTV’yi, yıl sonuna kadar almayın’ dedik. Dinlemediler. Daha 1 ay önce; ‘hemen çiftçiye koşulsuz gübre desteği verin’ dedik. Dinlemediler. ‘Tarımsal destekleri arttırın. 5’li çeteye bu sene ödeyeceğiniz paranın, bari yarısını verin’ dedik. Dinlemediler. Varsın dinlemesinler, biz inatla gerçekleri söyleyeceğiz. Varsın kulaklarının üstüne yatsınlar, biz inatla çözümlerimizi anlatacağız. Nitekim, tam da bu nedenle; yarın, İstanbul’da, Kalkınma Kongrelerimizin üçüncüsünü; ‘Üreten Türkiye’ temasıyla gerçekleştiriyoruz.
AK PARTİ’YE DE KAPIMIZ SONUNA KADAR AÇIK, KENDİLERİNİ EN ÖN SIRADA MİSAFİR EDERİZ
Sanayi politikamızı, teknolojik dönüşümü sağlamak için, hangi adımları atacağımızı, beceri uyumsuzluğunu, nasıl kapatacağımızı, sanayicinin enerji sorununu, nasıl azaltacağımızı, ihracatımızı, nasıl çeşitlendirip büyüteceğimizi, doğrudan yabancı yatırımları, ülkemize nasıl çekeceğimizi anlatacağız. Kongremize, iş dünyası ve akademiden de çok değerli panelistler ve hocalarımız katkı sunacak. Milletimizin sorunlarının çözümüne dair, en ufak bir fikri bile olmadığı, artık çok net bir biçimde ortada olan, Ak Parti’ye de kapımız sonuna kadar açık, kendilerini en ön sırada misafir ederiz.
DEVLET, KURUMLARIYLA DEVLETTİR
Devlet, kurumlarıyla devlettir. Ve bir devletin kurumsal yapısını oluşturan, yegâne unsur da düzendir. Düzenin olmadığı bir devlet anlayışında, kamu, yani millet ne refaha ne huzura ne de mutluluğa kavuşamaz. İşte bu nedenle; kamu düzenini kurmak, korumak ve sürdürmek, bir devletin, vatandaşlarına dair, en büyük sorumluluğudur. Demokrasi ile işlenen, Anayasa ile güvence altına alınan ve kurumlar vasıtasıyla, uygulamaya konulan, tüm hak ve hürriyetlerimiz; ancak ve ancak, devletin kurduğu düzen içerisinde güvende olabilir. Nitekim, demokratik devletlerde güvenlik, aynı zamanda, insan haklarını korumak ve kamu düzenini sağlamak demektir. Çünkü özgürlükler ve insan hakları, sadece, güvenliği, huzuru ve kamu düzenini, sağlamış bir devlette uygulanabilir…Kamu yönetimimiz içindeki, en köklü kurumlardan biri, hiç şüphesiz, İçişleri Bakanlığıdır. Bu kurumun temel görevi, memleketimizin iç güvenliğini ve asayişini sağlamak, kamu düzenini, yani vatandaşımızın, hakkını, hukukunu korumaktır. Bu kutsal görev çerçevesinde, Emniyet Teşkilatı mensuplarımız, terörle mücadeleden, cinayetlere, uyuşturucu ile mücadeleden, suç örgütlerine kadar, birçok alanda, büyük fedakârlıklar yaparak, gecelerini gündüzlerine katarak çalışıyorlar. Allah onlardan razı olsun.
SAYIN ERDOĞAN’IN DİKKATİNE SUNUYORUM. ÇEVRENİZE, SAĞINIZA, SOLUNUZA, DİKKATLE BAKINIZ
Polis kardeşlerimiz, gösterdikleri bu fedakarlığın karşılığında, neyle karşılaşıyorlar? Her gün, daha da ağırlaşan çalışma koşullarıyla, siyasi baskılarla ve mobingle karşılaşıyorlar. Kendilerini sürekli ezmeye çalışan, kirli bir düzenle karşılaşıyorlar. Bunun sonucunda da istifalar ve her duyduğumuzda canımızı yakan, intihar vakaları, her geçen gün daha da artıyor. Burada kişisel olarak dinlediğim pek çok polis memurundan bizzat dinlediğim, özellikle AK Parti’nin nefes alan her canlısına verilen bir koruma polis memurlarının çektiği eziyeti size anlatamam. Psikolojik baskı mı dersiniz, çocuklarını baktırmak mı dersiniz, evlerinin işlerini yaptırmak mı dersiniz, uşak gibi kullanmaya kalkışmak mı dersiniz, bunlara karşı direnç gösterenlerin ortalıkta bırakıp ‘cebinde paran var mı’ demeden otomobilden yolun ortasında bırakılmasını mı dersiniz ve o insanların AK Partili bu kibirli insanlar tarafından, marabanın ötesinde köle gibi görüldüğünün ve döndükleri dairelerine bu ilgi kişi tarafından bu müthiş büyük tırnak içi kişi ve kişiler tarafından haklarında en küçücük olumsuz bir kelime bırakın cümle söylendiğinde hayatlarının en ağır psikolojik eziyetine katlanmak zorunda kaldıklarını mı dersiniz. Nefes alan her canlıya AK Parti içinde bir koruma verme şımarıklığına mı dersiniz. Ben böyle bir şey görmedim. Böyle bir vahim kibirlilik, böyle bir eline fırsat geçtiğinde kendi gücünün daha altında yer alan insanları nasıl bir ezme halini 28 yıldır aktif politika yapıyorum, hiçbir dönemde görmedim. Bunu milletin adamı olup milleti unutmuş Sayın Erdoğan’ın dikkatine sunuyorum. Çevrenize, sağınıza, solunuza, dikkatle bakınız.
KAPATILAN POLİS AKADEMİSİ’NDEN HÂLÂ BİR SES YOK
Peki, bu vahim durum karşısında, Bay Kriz ve ‘usta’ İçişleri Bakanı ne yapıyor? Hiçbir şey…Her konuda olduğu gibi, bu konuda da kulaklarının üzerine yatarak, hiçbir sorun yokmuş gibi davranarak, intihar eden evlatlarımızın, bir değeri yokmuş gibi, umursamaz tavırlar takınarak, kendi kurdukları kirli düzeni, sürdürmeye aynen devam ediyorlar. Bu doğrultuda, ilk olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın birikimine saldırıyorlar. Biliyorsunuz, kapatılan Polis Akademisi’nden hâlâ bir ses yok… Bir rütbeli memur, 4 yılda yetişirken, bugün, 6 aylık hızlandırılmış programlarla, komiser yardımcısı rütbesi veriliyor. Böylece Emniyet Teşkilatı’nın geleceğini, yetersiz ve donanımsız kadrolara teslim ediyorlar. Aidiyet duygusu oluşmayan, mesleği benimsemeyen ve daha da acısı, mesleki yetkinliklerden yoksun kadrolarla, Emniyet Teşkilatı’nın, birikimini sömürüyorlar. Her yerde olduğu gibi, burada da liyakatin yerini, torpilin aldığı atamalarla, Teşkilat mensuplarımızın, haklarına, kul hakkına giriyorlar.
HER SEÇİMDE VERDİKLERİ, 3600 EK GÖSTERGE SÖZÜNDE, HÂLÂ BİR GELİŞME YOK
İkinci olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın, emeğini sömürüyorlar. Sözde getirdikleri, 8/24 çalışma sistemiyle ilgili, hâlâ bir ilerleme yok… Aradan 2 yıl geçmesine rağmen, polislerimiz hâlâ, ‘12/24’ ve ‘çakma 12/36’ diye ifade edilen sistemlerle, görevlerini yapmaya, devam etmek zorundalar. Bu uygulamanın sonucunda da polislerimiz, 657 sayılı devlet memuru kanuna tabii olan, diğer memurlardan, ortalama 2040 saat, daha fazla çalışıyorlar. Üstüne üstlük, bu çalışma saatleri; Aile yaşam kalitesini ve iş tatminini düşürüp, tükenmişlik hissini ve psikolojik rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. Üçüncü olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın, hakkına giriyorlar. Her seçimde verdikleri, 3600 ek gösterge sözünde, hâlâ bir gelişme yok… Yıllardır, büyük bir özveri ile çalışan, teşkilat mensuplarımız; emekli olduklarında, yarıya düşen maaşlarıyla, hayatlarını sürdüremedikleri için, özel sektörde, zor koşullar altında, güvenlik görevlisi olarak çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum ne vicdana ne hakka ne de adalete sığmaz. Son olarak da Emniyet Teşkilatımızın, zaten AK Parti iktidarında iyice azalan, huzuruna göz diktiler.
BU SÖZÜM ONA SİSTEM İLE, ARTIK BİR POLİS KARDEŞİMİZ; MESLEK HAYATI BOYUNCA 4 DEFA, ZORUNLU OLARAK TAYİN EDİLECEK
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde, 17 Mart’ta, bu arkadaşlar; çıkarttıkları bir genelgeyle, yeni tayin sistemi getirdiler. Bu sisteme göre; mevcutta, doğu ve batı olarak, 2’ye ayrılan tayin bölgeleri; kendi içerisinde de 2’şer bölgeye ayrılarak, toplamda 4 bölgeye çıkarıldı. Bu sözüm ona sistem ile, artık bir polis kardeşimiz; meslek hayatı boyunca 4 defa, zorunlu olarak tayin edilecek. Üsteli yeni yönetmelikte; atama sisteminin kanayan yarası olan, ipka’ya dair de adil ve objektif bir düzenlenme bulunmuyor.
TÜRKİYE’NİN MÜSTAKBEL BAŞBAKANI OLARAK, SÖZ VERİYORUM: BUNA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ
Birikimlerinize, haklarınıza, emeklerinize ve huzurunuza yönelen tehditlerin farkındayız. Sizler; vatanınıza ve milletinize karşı vazifenizi yapmak istiyorsunuz, farkındayız. Hak ettiğiniz koşullarda çalışmak istiyorsunuz, farkındayız. Fedakârlıklarınızın ve emeğinizin, karşılığını görmek istiyorsunuz, farkındayız. Ama Ak Parti iktidarı, sizleri ve teşkilatınızı, milletimiz onlara yani AK Parti’ye yani bu iktidara karşı ses çıkarttığında, karşısına dikebilecekleri, bir sopa konumuna indirgemek istiyor. Sizleri kendi iktidarlarının önüne, bir kalkan yapmak istiyor. Üstelik en doğal haklarınızı da sizlere bir lütufmuş gibi sunuyor. Ben, bu kürsüden sizlere; devletimizdeki yerinizi ve öneminizi iyi bilen bir insan olarak, eski bir bakanınınız olarak, İYİ Parti’nin Genel Başkanı ve Allah nasip eder, milletimiz de takdir ederse, Türkiye’nin müstakbel başbakanı olarak, söz veriyorum: Buna asla izin vermeyeceğiz. Kahraman Türk polisinin değerinin sadece şehit olduğunda bilen bu köhnemiş zihniyeti mutlaka değiştireceğiz. Emin olun çok az kaldı. Sizler için 3600 ek göstergeyi çıkartmak da inşallah bize nasip olacak!
MİLLETİMİZLE EL ELE, KOL KOLA, HEP BERABER; MUTLAKA BAŞARACAĞIZ
Ülkemizi, içinde bulunduğu bu devlet krizinden kurtarmak; bizim elimizde! Polisimizi, sağlık çalışanlarımızı, doktorlarımızı, içinde bulundukları girdaptan çıkartmak; bizim elimizde! Çiftçimizi, besicimizi, yeniden ayağa kaldırmak; bizim elimizde! Kadınları, gençlerimizi, çocuklarımızı, yeniden gülümsetmek; bizim elimizde! Memleketimizi, İYİ Parti’nin güneşiyle ısıtmak; bizim elimizde! Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi inşa etmek; bizim elimizde! Bütün bunları gerçekleştirmemize, inanın artık çok az kaldı! İYİ Parti iktidarına, artık çok az kaldı! Ama iktidar ufukta göründü diye, rehavete kapılmak yok. Tam tersine. Asıl mücadele şimdi başlıyor. Çünkü İYİ Parti’nin gücünü, artık onlar da görüyor. İşte o nedenle; her gün, bir önceki günden, daha çok çalışacağız! Her gün, bir önceki günden, daha çok yorulacağız! Belki de her günümüz, bir önceki günden daha zor geçecek; ama asla yılmayacağız, asla yıkılmayacağız! Milletimize verdiğimiz sözü, asla unutmayacağız! Milletimizle el ele, kol kola, hep beraber; mutlaka başaracağız.”
