Buca Kırıklar Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP İzmir İl Başkan Aslanoğlu’nu geçtiğimiz hafta eşi, çocukları, anne ve babası ziyaret etti. Aslanoğlu ziyarete ilişkin duygularını kağıda döktü. Aslanoğlu, şunları söyledi:
“Geride kalanlara ne bırakacağım, Çocuklarıma, Onların da çocuklarına? Olsa olsa Karadeniz'den payıma düşeni… Beş on evlek yer gökyüzünden. Babamız diyecekler, dedemiz, Dur durak bilmezdi, Dert nedir, tasa nedir bilmezdi… Neyi bildiğimi bilmeyecekler.”
HEYECANDAN UYUYAMADIM
Dün o kadar derin bir şey oldu ki, yazamadım. Yazmak bugüne kadı. Hayatta bütün talihsizlikler bizi bulacak değil ya. Günlerdir ilk kez takvim bizden yana oldu. Her ayın ilk haftasında açık görüş oluyormuş. Böylece ailemi görme olanağı oluştu. Gece sabaha kadar heyecandan uyuyamadım. Sabah olduğunda ise o saat gelene kadar, yani öğleye kadar kendimi hazırlamaya çalıştım, duygusal olarak.
HEPSİNE UMUT OLMAYA DEVAM ETMEK GEREK
18 yaşında delikanlı bir oğul, 22 yaşında gencecik bir genç kız, 15 aylık hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan bir bebek, 82 yaşında 31 yıl öğretmenlik yapmış, bu memlekete aydınlık bir kuşak yetiştirmiş emekli bir öğretmen, 82 yaşında MS hastası olduğu için tekerlekli sandalyede bakıcısının desteği ile hayatını sürdürmeye çalışan, ömrünün son dönemecinde oğlu hapse düşmüş, tutsak edilmiş bir anne, hepsine umut olmaya devam etmek gerek.
GÖZLERDEKİ MAHSUNLUK…
O gözlerdeki mahsunluğu, acıyı, kaderi silmeye çalışmak gerek. Kocası içerde, aşkları tüm İzmir’de bilinen eşe acıdan kafayı kaldırıp aşk ile bakabilmek gerek. Hayatımın en zor günlerinden biri idi. İlk gördüğüm andan 1 saat sonra gittikleri ana kadar herkesin boğazındaki düğümü görüp, hep beraber o acı yokmuş gibi davrandık hepimiz. Gülümsemeye çalıştık. Ne de olsa devrimci bir aileydik. Devrimci bir aileye yakışır davranmalıydık. O an çocuklarıma çok mu yük yüklüyorum diye düşündüm. Hep dik durmak, acılara göğüs gere gere siper olmak, uğradığın tüm haksızlıklara EYVALLAH demek, dedikoducuları alttan almak, hain olduğunu bildiğin birinin yüzüne tükürmeyip sabır çekmek, sosyal medyada densizlik veya terbiyesizlik yaptığını görmene rağmen, görmezlikten gelmek, yoldaş olduğunu sandığın ama yol yürüyemeyeceğini gördüğün insanları soğukkanlılıkla arkada bırakmak büyük yük.
Bu yükleri büyük bir kavganın neferi olarak sırtlanmak bu yolda yürüyen herkesin başı gözü üstüne kabul etmesi gereken şeyler. Ya aile, onlar da bu yükleri sırtlanmalı mı? Maalesef sevdiğin adam bu kavgaya girmişse, bu acılar da bu aşka dahil sanırım. Hayatı mücadele olan bir babaya sahipsen veya ortaokuldan bu yana özgürlük mücadelesi veren bir oğula sahipsen sen de çekersin cezanı böyle, sen de çekersin acıyı. Ama acılara alışılmaz, Bir şeyler var değişmesi gereken, bir şeyler var değiştirmemiz gereken, önce acılardan başlanarak. Gurur duyuyorum onlar ile. Vakur ve başları dik. Bu memleketin adaletli günlere kavuşabilmesi için bizim payımıza da bu düştü diyorlar. Bu ülkenin aydınlığa kavuşması için bizim de yanmamız gerekmiş, bundan korkup pısıp onlara el açacağımızı, aman dileyeceğimizi zannedenler çok beklersiniz diyorlar. Eşimle çok gurur duyuyorum. 15 aylık bebeğimiz varken ‘ah, vah’ yapmak yerine binlerce adamdan daha adam davranarak, kavganın başına geçiyor. Bir haber alıyorum kendi kocası Buca zindanlarında tutsakken, Abdurrahman Tutdere’nin eşini aramış, moral vermiş. Zeydan Başkan’ın, Muhittin Başkan’ın eşlerini aramış. Yüce gönüllü sevgilim benim. İçeri alınan birinin eşini arayıp, bir şeye ihtiyacın var mı demek, bu ülkenin 100 yıllık insanlık mirası. Bu miras herkeste olmuyor maalesef. İnsanlıktan nasibini almayanlar da çıkıyor. Sonra bir il başkanından duyuyorum, eşim Duygu; Adıyaman, Antalya, Adana il başkanlarını aramış, geçmiş olsun demiş. İşte diyorum, partili. Parti kimliğini cüzdanında değil, yüreğinde taşıyan bir Cumhuriyet Halk Partili, ne mutlu oluyorum bir bilseniz, parti terbiyesi almış bir partili olduğu için. Yoldaşım ile gurur duyuyorum. Bir il başkanı eşine yaraşır, yakışır davranıyor. Partiyi bir ve bir arada tutmak için benim gibi o da mücadele veriyor. Kimse kendini yalnız hissetmesin diye emek veriyor. Kimse geride kalmasın diye koşuyor.
