Reklam

CORONA VİRÜSÜNE KARŞI KOLAY ÖNLEMLER

Gazetem İzmir İmtiyaz Sahibi Salih Erkek araştırıyor, kamuoyuna sunuyor

CORONA VİRÜSÜNE KARŞI KOLAY ÖNLEMLER

Gazetem İzmir İmtiyaz Sahibi Salih Erkek araştırıyor, kamuoyuna sunuyor

CORONA VİRÜSÜNE KARŞI KOLAY ÖNLEMLER
12 Mart 2020 - 08:19

Gazetem İzmir İmtiyaz Sahibi Salih Erkek, Türkiye’de corona virüs vakasının görüldüğünün açıklanması ardından vatandaşların virüse karşı kolay olarak alınabilecek önlemleri araştırmaya devam ediyor.
Yrd. Doç. Dr. Müjde Eryılmaz, Prof. Dr. Ahmet Aydın, Dr. Tuba Sarıgül, Prof. Dr. Ahmet Aydın, Dr. Tuba Sarıgül isimli doktorların corona virüsüne karşı açıkladığı önlemleri bir araya getirerek kamuoyuna sunan Erkek, Corona Virüsüne Karşı Kolay Önlemleri şu şekilde sıraladı:

D vit, C vit, takviyesi al ve diğer kuralları uygulayınız. %90 ın üzerinde enfeksiyondan korunacaksınız. Ayrıntılı bilgi aşağıda.

Çoğu virüslerden farklı olarak lipit kaynaklı zarfla çevrilidir. Diğer virüsler gibi hücresi olmadığı için antibiyotiklerin hiç bir faydası yoktur.

“İnterferon (İFN), vücut hücrelerinin çoğunluğunca sentezlenen, bakterilere, parazitlere, virüslere ve tümörlere karşı etki gösteren bir proteindir.
İnterferonların en önemli etkileri, virüslerin çoğalmasını önleyebilmeleridir.” (Yrd.Doç.Dr. Müjde ERYILMAZ)

“Corona virüsü hücre içerisine girmek için ACE/2 denilen enzime (protein) bağlanır. Bu protein durdurulabilir ve bloke edilebilirse sorun çözülecek.”
Prof.Dr.Benter.

Ace/2 enzimi en fazla bulunduğu yer akciğerlerimizdir. Bu yüzden zatürre olarak etkisini göstermektedir. Burun akıntısı, boğaz ağrısı olarak ortaya çıkmaz. Öksürükle birlikte nefes darlığı ,solunum yetmezliği şeklinde varlık gösterir.

Ace/2 enzimi bazı ırklarda daha fazla bulunmaktadır. Güney Amerika, Asya, Avusturalyada ki ırklarda ; sigara içenlerde, hamilelerde, kadınlara göre erkeklerde, daha fazla miktarda bulunmaktadır.

Corona virüsü ile bulaşık bir insandan hastalık, öksürük ve temasla bulaşabilir. Bu enfeksiyon %80 nımızı etkilemeyecektir. Bağışıklığı düşük, hamile, kemoterapi alanları, 60 yaş üstünü, yoğun sigara içen insanları etkileyecektir.

Şüpheli yerlere girip çıktıktan sonra virüsü alıp almadığınızı yada sizde varlık gösterip göstermediğini şu şekilde anlayabilirsiniz.(Kuluçka devresi 14 gün yada daha fazla sürebilir.) Derin bir nefes alarak nefesinizi 10 sn kadar tutmaya çalışınız. Tıkanıklık, öksürme, rahatsızlık, vb. olmuyorsa sorun yok. Oluyorsa akciğerlerde fibroz var demektir. Hemen bir sağlık kuruluşuna gitmelisiniz.

1- D vitamini:
Corona virüsü zatürre yaparak kişiyi öldürebilmekte. Zatürrenin en iyi ilacı D vitaminidir. (Prof.Dr. Ahmet Aydın) Çok yoğun antibiyotik tedavilerinde bile yaşlılarımız zatürreden zor kurtulabilmektedir. Ama D vitamini seviyesi 90 ng/ml olan yaşlılarımıza verilen antibiyotiklerden çok olumlu karşılık alınmaktadır.
D vit. , infeksiyona maruz kalındığında mikrop öldürücü peptitleri üretirler. Geniş spektrumlu antibiyotikler gibi etkiliyorlar. Mikroorganizmaların hücre duvarını tahrip ederler.
Lütfen bu gerçeği hekimlerimiz görsün. Görenlerde görmeyenlere anlatsın. Tedaviyi kolaylaştıran unsurları öğrenmek her hekimin görevidir. Bu konuda 6 yıldır haykırıyorum, alınan yol çok az.

Hastalarda ve yaşlılarda 80-100 ng/ml seviyesine çıkartılmalı.

Gençlerde ve çocuklarda 60-80 ng/ml seviyesine çıkartılmalı.

Kanser hastalarında 100-120 ng/ml seviyesine çıkarılmalı.

D vit. seviyesini ve alınma sıklığını, mutlaka herkes kendi doktoruna sormalı. Özellikle bağırsak florası bozuk olanların, kalsiyum miktarının yüksek olanların, yaşlıların mutlaka K2 vitaminiyle almaları gerekebilir. Magnezyum takviyesi D vit. aktivesi için gereklidir. A vit. azlığıda fazlalığıda D vitaminini olumsuz etkiler. Dengede olmalı.

2-Yüksek doz C vitamini almalı.

“Lökositlerin bakteri, virüs ve kanser hücrelerini fagosite etmesi (yutması) için kandaki düzeyin 50 katı C vitaminine ihtiyaçları vardır.”

Sabah-akşam 1000 mg hap yada askorbik asit içmeli. Hatta enfeksiyon başında yada zorunlu riskli bir kalabalıkta bulunduktan sonra 2 saatte bir, 500 mg C vitamini almalı.Toplam bir günde 5000mg -6000 mg yani 10-12 tablet (500 mg ) alınabilir. Bazen bu doz 10000mg çıkabilmekte. Bu yüksek doz alımı, en fazla İki gün sürmeli sonra yavaş yavaş günlük 2000 mg düşürmeliyiz. Yinede herkes bu dozu almasında sakınca olup olmadığını mutlaka doktorundan öğrenmeli. (Önerilen doz büyükler ve özel bir hastalığı olmayanlar için geçerlidir. Herkesin, doktorunun önerdiği kadar alması en doğrusudur.)

3- Magnezyum mutlaka 300-400 mg iki öğün arasında her gün alınmalı; Kan referans değeri normal çıksa bile alınmalı.

-Zinko 10-22mg yemekten sonra sabahları almalı. (Kan referans değeri alt sınırda olasa bile bu doz alınabilir.)

-Selenyum kan değeri kontrol edilmeli duruma göre 3 ay boyunca 200 mikrogram, yada değer normalin alt sınırının biraz üstündeyse 100 mikrogram lık tablet akşam yemekten sonra sürekli içilmeli.

-Zerdeçal sabah-akşam yeterli destek alınmalı.

-Probiyotik beslenme teşvik edilecek.(tuzlu su ile yapılan turşular, şalgam, boza vb. )

-Omega-3 balık yağı herkesin içmesi sağlanmalı.Yada hamsi, istavrit, sardalya gibi balıkların haftada üç gün yemeleri teşvik edilmeli .Günlük doz yetişkinlere 1500-3000 mg)

4- Diğer Önleyici Etkin Önlemler:

-Bir bardak suyu, 1-2 çay kaşığı kaya tuzu ile karıştırarak, ağıza ve buruna gargara yapılmalı. Virüs alınmışsa bile ölecektir. Küçük poşetlerde kaya tuzu taşımalı işyerlerinde yada riskli kalabalığa girip çıkınca uygulamalı.

-Sabun : Eller dikkatli ve yavaşça sabunlanarak bol suyla yıkanmalı ve iyice kurutmalı. Virüslerin nemli ve soğuk iklimi sevdikleri unutulmamalı.
Aşırı sık yıkanan eller hassaslaşır, hastalıkların giriş kapısını arttırır. Gereksiz yerede ellerimizi yıkamamalıyız.

-Alkol %80 lik : Bilinenin aksine alkol virüsü öldürüyor. Çantamızda 80 C kolanya bulundurarak her biriyle el sıkıştığımızda yada bir yere dokunmak zorunda kaldığımızda, elimize sık sık kolonya sürmeliyiz.

“Alkoller hücre zarına zarar vererek ve proteinlerin yapısını bozarak etki eder. Proteinler bütün canlıların yapısında bulunur ve organizmanın canlılığını devam ettirebilmesi için gerekli süreçlerde görev yapar. Proteinler karmaşık yapılı makro moleküllerdir. Yapılarında meydana gelen değişimler proteinlerin işlevlerini yerine getirememesine sebep olabilir. Etil alkol ve izopropil alkol proteinlerin yapısındaki hidrojen bağlarını kırar ve protein ile alkol molekülü arasında yeni hidrojen bağları oluşur. Sonuçta proteinin yapısı değişir.Mikroorganizmanın türüne göre değişse de alkol derecesi %60-%90 en uygun orandır.” Dr. Tuba Sarıgül

-Karanfil: Çantamızda olmazsa olmazlardan. Küçük bir kutuda yada küçük bir poşette karanfili taşıyabiliriz.Hiç bir şey olmazsa bile günde 2 kere tüketmeli. Ağızda ezerek emmeli, antiseptik özelliğinden faydalanmalı. Her kritik durumda da ağzımıza atmalı, gereksinmesi olana ikram etmeliyiz.

-Zencefil: Ağızı acıtacak kadar, küçük taze zencefil parçasını çiğnemeli; (Duruma göre ara ara uygulamalı)

-Kolloidal gümüş suyu olduğundan emin olduğunuz spreyi ağız ve burun içerisine sıkınız.(plastik ambalajlarda sunulan gümüş sularını kesinlikle kullanmayınız. Bakterilere karşı oldukça etkilidir.

-Hindistan cevizi yağı, ara ara 1 çay kaşığı (silme), ağızda dağıtarak yenebilir.(Antiseptik özelliği vardır).

-Bu süreçte gözümüze parmağımızı değdirmemeliyiz. Gerektiği durumda maskemizi hemen takmalıyız. İlk fırsatta ellerimizi ovarak iyice sabunla yıkamalıyız.

Hiç bir şey yapamıyorsak bile sık sık az miktarda su içmeli. Ağıza giren virüsün mideye inmesi sağlanmalı.Mide asidi her türlü bakteri ve virüsü öldürecek güçtedir.

-Burnumuzu sık sık sümkürerek bir kere kullandığımız kağıt mendili dikkatli şekilde çöpe atmalıyız.Böylece burun içerisinde virüsün varlık gösterip akciğerlere kaymasını önlemeye çalışmış oluruz.
ALİ ÇERÇEL - A.Halk Sağlığı Araştırmacısı