Geçtiğimiz gün CHP'nin 35. Kurultayı için Ankara'daydık. Eskilere oranla sönük geçtiği iddia edilen kurultayın bence en sönük noktası “Başarısız” olarak addedilen bir genel başkanın devam etmesi için yoğun çaba harcayan delegenin zihnime yaşattığı komediydi. Sönüktü...
CHP Olağan Kurultayı'nda 1238 delegenin kullandığı 990 geçerli oyun tamamını alarak yeniden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2019'da AKP karşısında ne gibi bir başarı kazanacağını hayal ettiler anlamış değilim.
Bugün gelinen noktada, hiçbir yenilenmiş PM'nin değiştiremeyeceği bir gerçek varsa o da AKP'nin 2023 hedefleri için önünde tek bir direncin dahi olmadığıdır. Hatta gerçek çıplak gözle öylesine net görmüştür ki, hedef bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2071'e çekilmiştir. Dünyada bir örneği dahi olmayan AKP'nin iktidarda kalma başarısı dahi CHP'li delegenin dikkatini çekmemiş olmalı ki, CHP'nin ayakta durabilme mücadelesine tuğla koyabilmek yerine tuğla çekmeyi tercih etti.
Kongrede Genel Başkan'ın karşısında aday olabilme cesaretini kendinde gören CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ı neredeyse taş yağmuruna tutacaklardı. Adına demokrasi dedikleri kurultayda 128 imza toplayamayan Balbay daha yolun başında “Yarıştan” uzak tutuldu. AKP'nin seçim barajı konusundaki tutumunu sıkça eleştirirken aynı barajı CHP'de de görmek, “siyasette liderlerin kendini garanti altına alma reflekslerine” bir kez daha saydırmamıza neden oluyor. Hani talebiniz demokrasiydi, hani çok adaylı bir yarış peşinden demokrasiyi getirirdi?
Tıpkı bugüne dek var olan tüm partiler gibi CHP de insanın demokrasi arayışından rahatsız oluyor, istemiyor, işine gelmiyor. Üstüne üstlük “Balbay ihanet etti, canıma değsin imza toplayamadı” gibi komik yaklaşımlar, demokrasinin kalbine sertçe saplanmış, öfkeli bir hançerdir.
Öte yandan partinin 248 delegesinin Kılıçdaroğlu'na tavır alarak geçersiz oy kullanmasının sebebini de pek anlamış değilim.
Zira tepkiliysen şayet Mustafa Balbay'ın 128 oya ulaşmasındaki korkak tavrın neyin nesiydi? İmzanı atardın, tepkili olduğun adamın karşısına birini çıkarırdın.
Sonuç olarak PM seçimleri yarın için bir umut aşılamadı partiliye. Bekaroğlu transferiyle “Atatürkçülüğü” rafa kaldıran, Atatürk'ün portresini indirme girişimiyle seçmenine soğuk bir duş aldıran parti gündemine laikliği hiçbir zaman getirmediği gibi takındığı tavırlarla da önceliğinin Atatürkçülük, ilkeler, cumhuriyet gibi önemli kavramlar olmadığını gösteriyor gibi.

Yorumlar
Kalan Karakter: