CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonrası ortaya çıkan siyasi tabloyu değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun HDP'lileri tehdidi ve CHP'lilerin şehit cenazelerine alınmaması talimatıyla ilgili de konuştu: Bunu ona kim söyletti. Bu Türkiye'de bir iç çatışma planının ilk adımıdır.
CHP Genel Başkanı Kemal kılıçdaroğlu , parlamento çoğunluğunu kaybetmesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın aldığı yüzde 52 oyun, çok da rahat hareket edebileceği bir süreci ortaya koymadığını söyledi, ‘bir koalisyon yapmaya ihtiyacı var’ dedi. Muharrem İnce ile önümüzdeki günlerde yüz yüze görüşeceklerini belirten kılıçdaroğlu , 24 Haziran seçimlerinin ardından kendisini izleyen gazetecileri makamında kabul etti, soruları yanıtladı:
-Soylu’nun çağrısı için ne düşünüyorsunuz?
Soylu’yu çok ciddiye almıyoruz, ciddiye alınacak bir Bakan değil zaten. Güvenliği sağlaması gereken bir Bakan’ın kışkırtıcılık yapması başlı başına bir felaket. Asıl üzerinde durulması gereken nokta o. İki; Süleyman Soylu bunu kendisi mi söyledi yoksa Soylu’ya birileri mi söyletti? Birileri Soylu’ya söylettiyse, bu bir kaos planının Türkiye’de bir iç çatışma planının ilk adımıdır. Bu hem FETÖ’ye hem PKK’ye yarar. Bu söylem PKK’ye hizmet söylemidir. 35 yıldır PKK’nin ayrıştıramadığı, bölemediği bir toplumu Soylu bölmek, ayrıştırmak istiyor. Açıkça Soylu PKK’ye hizmet ediyor. Soylu kullanılıyor. Geçmiş siyasal birikimine bakınca kullanılmaya müsait bir kişi. Çıkar peşinde koşan bir isim. Bu söylemle kendisine yeni bir alan açabilir mi arayışında olan bir isim. Dolayısıyla Soylu’nun değil ama Soylu’ya bu cümleleri kurdurtan kimdir, asıl onun üzerinde durmak gerekiyor.
-Seçim gecesi bir kişi çıkıp “İnce’ye telefonda konuştum, hiçbir yere ayrılmayın YSK’ye yürüyeceğiz” dedi...
Bu tür yerlerde provokatörlere dikkat etmek lazım. Büyük ihtimal o da bir başka provokatör. Muharrem Bey’in “Ayrılmayın, yürüyeceğiz” diye bir şey söyleceğini tahmin etmiyorum. Söylese zaten çıkar söyler. Onu bulmak lazım. Bursa’da CHP’nin çelengine yönelik saldırı yapanların kimliğine de çok iyi bakmak lazım. Bunlar da yönlendirilmiş provokatörler olabilirler. Bursa İl Başkanımız bu konuda gerekli çalışmaları yapacak.
-Seçim günü silah atma görüntüleri vardı. Belki o gece çok farklı şeylerin yaşanabileceğini gösteren görüntüler de vardı...
Seçim gecesi, kadınların da olduğu bir grubun ellerinde silahlarla ateş etmesi, kendilerine göre bir zafer kutlamasını silah atışıyla gerçekleştirmek istemeleri vahim bir tablo. Bu tabloya yaşandığı andan itibaren güvenlik güçlerinin müdahale etmesi lazım. Dikkat ederseniz güvenlik güçleri bir gün sonra, olay medyaya düşünce harekete geçtiler. Bunun da üzerinde durmak gerekiyor. Bu konuda ayrıntılı bir bilgiye toplumun ihtiyacı var. Bu bilgiyi Soylu veremez. Çünkü o yönetim gücüne sahip değil. Onun arkasındaki zembereği kuran adamı bulmak lazım.
-Seçim öncesi bir AKP’linin açıklaması da vardı, “Saklanmış silahları çıkartırız” diye. Bunların hepsini birleştirdiğimizde nasıl bir okuma yapmak gerek, önümüzdeki günler çatışmaya gebe mi?
Devlette liyakat sisteminin çökmesi ve yargının işlevsiz bırakılması can ve mal güvenliği kaygısını çok öne çıkardı. Kişiler kendi can ve mal güvenliklerini sağlamak için özel silahlanmaya, özel koruma timleri oluşturmaya başladılar kendilerine göre. Hatta o kadar ileri gidildi ki Belgrad Ormanları’nda silahların gömüldüğü bile ifade edildi ve bu ifadeyi kullanan eğitimsiz biri de değildi. Öteden beri bilinçli olarak farklı bir silahlanma anlayışına gidiliyor. Herkes kendi can ve mal güvenliğini sağlama yönünde kendisi önlem alıyor. Çünkü devletin önlem alamayacağı kanısında. Devletin güvenliği sağlayamayacağından kaygı duyan kişi öncelikle Erdoğan. TSK var, Türk Polis Teşkilatı var. Bu iki örgüt hepimizin gözbebeği. Zaman zaman eleştiririz ama devlet olmanın gereği olarak ordu, jandarma ve polis hepimizin gözbebeği. Siz tüm bunları bir tarafa atıyorsunuz ve Saray’da SADAT diye ayrı bir güvenlik yapılanması oluşturuyorsunuz. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne güvenmemenin bir anlamda felsefesini oluşturuyor. “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik güçlerine, ordusuna güvenmiyorum. Kendi güvenliğimi sağlayacak özel mekanizmalar, özel birlikler kuruyorum” diyor. Vatandaş bakıyor, devletin en yetkili makamında oturan kişi kendi güvenliğini sağlamak için özel birlikler oluşturuyor. Polise, orduya, jandarmaya güvenmiyor. O zaman “benim de silahlanmam lazım. Ben kime güveneceğim” diyor. Silahlanmayı özendiren temel unsur, devletin güvenlik güçlerine duyulan güvensizliğin tepede yaratılmış olmasıdır.

Yorumlar
Kalan Karakter: