Nak Kargo Yönetim Kurulu Başkanı ve İTO Meclis Üyesi Ali Haydar Erdem, Ahmet Özsoy'un sunduğu "Yenigün'de Gündem" programının konuğu oldu. Yenigün TV'de yayınlanan programda konuşan Erdem, İzmir ve Türkiye'deki siyasi gündemi değerlendirdi. 2015 Genel Seçimleri'nde insanları sandığa çekecek yeni düşüncelerin ortaya konulması gerektiğini belirten Erdem, İzmir'e kötülük yapan insanlar olduğunu söyledi. İzmir'in İzmirliler tarafından temsil edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdem, "İzmir'de birliktelik yok. Meclis'te de yeterince temsil edilemedi. İzmir milletvekillerinin İzmir'de kiralık evlerinin dahi olmadığını gördük" dedi.
Bize kendinizi tanıtabilir misiniz? Türkiye'de nakliye sektöründe çalışan insanların pek çoğunun Karadenizli olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni nedir?
1953 Trabzon, Of doğumluyum. Trabzon Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Yaklaşık 15 ay boyunca öğretmenlik yaptım. 12 Eylül döneminde İzmir'e taşındım ve nakliye sektörüne girdim. Yaklaşık 35 yıldır taşımacılık yapıyorum. Evli ve 3 çocuk babasıyım. 1994–2004 yılları arasında İl Genel Meclisi Üyeliği yaptım. Aslında Karadenizliler daha çok inşaat sektöründe yer alıyorlar. İstanbul'daki armatörlerin çoğunluğu ve ülkemizin büyük müteahhitleri genellikle Karadenizlidir.
Memurluk fıtratımda yok
Eğitim enstitüsü kökenli olmanıza rağmen kendi tahsilinizin çok dışında bir sektörde çalışıyorsunuz. Bu konuda 12 Eylül ihtilalinin etkisi ne kadar oldu?
İnsanların fıtratları değişiktir. Eğitimci olmam benim için gurur verici bir özellik ancak memur olmak benim fıtratımda yoktu. Şartlar bizi 12 Eylül'den sonra sektör değişikliğine itti.
Nakliye sektörünün bugün geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz?
Ülkemizde taşımacılığın %95'i karayolu ile yapılıyor. Her ne kadar yurtdışı taşımacılığında denizyolu taşımacılığı da artık önem kazanmış olsa da, güney ve doğumuzda bulunan Irak, Suriye ve İran ile batımızdaki Yunanistan ve Bulgaristan ile yakın ticari ilişkiler içerisindeyiz. Bu ticari ilişki en yoğun olarak karayolu taşımacılığı ile yapılmakta. İç piyasada deniz nakliyesinin kullanılacağını düşünmüyorum. İzmir ve İstanbul'da uluslararası Ro-Ro taşımacılığı devam ediyor.

Ekonomi iyi değil
Türkiye'ye siyasi ve ekonomik anlamda baktığınızda neler görüyorsunuz?
Türkiye dünyaya entegre olma konusunda ciddi anlamda adımlar atmış durumda. Büyüme oranını yavaşlamış olmasına rağmen kişi başına düşen milli gelir 10 bin doların üzerine çıktı. Tabii bu her şeyin sütliman olduğu anlamına gelmiyor. İşsizlik tavan yapmış durumda. Enflasyonda Türkiye ortalaması %8.17 iken, İzmir'de bu oranı %9.55 olarak görüyoruz. Alınan vergiler 360 milyar vergi 400 milyara çıkmış olmasına rağmen, kayıtdışı verginin ne kadarının kayda alındığını tam olarak bilemiyoruz. Kısacası ekonomik olarak çok da iyi durumda olduğumuzu maalesef söyleyemiyoruz.
Kayıtdışılık bitmedi
Nakliye sektörü özeline gelecek olursak ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
Nakliyecilik kanunu 2005 yılında çıktı. 2006 yılında ise yürürlüğe girdi. Bugüne kadar bu kanun defalarca revize edildi. A'dan Z'ye kadar pek çok belge verildi. Sadece kendi firmamız olarak değil sektördeki bütün firmalar bu belgeleri edindi. 2011 yılına geldiğimiz zaman ise 5 yıllık olarak verilen bu belgelerin geçerlilik süresi dolmuş olmasına rağmen, sektörde hiçbir değişiklik olmadığını gördük. 2012 yılında bu belgeler için ödenmesi gereken %15'lik harç %5'e düşürüldü. Tabii ki her şey hala tamamen düzelmiş durumda değil. Belgelerin gereğinin halen yerine getirilmesi gerekiyor. Belgelerde yazan niteliğin dışında taşımacılık yapan firmalara yaptırımlarda bulunulmalı. Yolda yapılan denetimlerdeki tek amaç ceza yazıp, para almak. Bu konu ile ilgili hem İzmir'de hem de Ankara'da gerekli çalışmaları yapıyoruz. Önceki dönem Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Binali Yıldırım'a sorunlarımızı anlatmıştık. İzmirli de olduğundan kendisi ile yakından iletişim kurma şansımız olmuştu. Sayın Lütfi Elvan ile de önümüzdeki dönemde sorunlarımızı paylaşacağız.
Kentte birliktelik yok
İzmir'e geldiğiniz günden bu yana neler değişti?
İnsan hafızası unutkandır. Bu nedenle geçmiş değil geleceği konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. İzmir ile ilgili 'Köy mü? Kent mi? Büyükşehir mi?' soruları ile sıklıkla karşılaşmaktayız. İzmir kimliğini bulamamış bir şehir. İzmir'e bir kimlik kazandırılmalı. İzmir turizm şehri mi? Sanayi şehri mi? Tarım şehri mi? Bunun kararının verilmesi lazım. İzmir 'Fuarlar Şehri' diyoruz ancak Fuar'ın tam karşısındaki Basmane Çukuru hala aynı yerinde duruyor. Bir çukuru kapatmak dahi çok zor. En ufak yağmurda Bornova'dan Alsancak'a 1 saatten uzun sürede ulaşabiliyorsunuz. Gerek merkezi idare gerek yerel yönetim anlamında İzmir'in görmezden gelindiği ortada. İzmir'de birliktelik yok. Meclis'te de yeterince temsil edilemedi. İzmir milletvekillerinin İzmir'de kiralık evlerinin dahi olmadığını gördük. Bu kabul edilemez. Fuar örneğini ele alalım. Mermer Fuarı son derece başarılı bir şekilde devam ettiriliyor. Oteller dolup taşıyor ve İzmir'de ciddi bir hareketlilik yaşanıyor. Ancak Mermer Fuarı haricinde yapılan fuarlar sucuktan peynire kadar pek çok yöresel yemek şenliği halini almış durumda. İzmir 'Ege'nin İncisi' fakat İzmir'e uçakla geldiğiniz zaman her yeri beton olarak görüyorsunuz. İzmir'in turizmde atılım yapması lazım. EXPO başvurumuz başarılı olsaydı pek çok 5 yıldızlı otele ve turistik merkeze sahip olacaktık. İzmir'de yetiştirdiğimiz her değer zamanla dışarı kaçıyor.
İzmir'e kötülük yapılıyor
Bu sorun sadece iş dünyası değil, sanat, spor gibi pek çok dalda İzmir'in karşısına çıkıyor. Kaçışın önüne nasıl geçeceğiz?
İzmir'den 20 dakika uzaklıktaki Manisa'nın yaptığı sanayi atılımını görüyorsunuz. Ahmet Nazif Zorlu'nun İzmir Ticaret Odası'nda (İTO) yaptığı konuşma çok önemliydi. Sayın Zorlu aldığı 6 dönümlük arazinin değerlendirebilmek için uzun zamandır beklediğini açıkladı. İzmir'e kötülük yapılıyor. Yatırımlara Tabiat Kurulu, Anıtlar Kurulu, Mimarlar Odası gibi pek çok yerden itiraz gelmesi sonucunda pek çok yatırımcı vazgeçiyor. İzmir'de yeni bir teşebbüs görülmeyeli çok uzun zaman oldu.
Sorumluluk siyasi partilerde
Birlikteliği sağlamak için ne yapılması gerekiyor?
Asıl sorumluluk siyasi partilerde. Yaptırım gücü olan kuvvet onlarda. Birbirleri arasındaki çekişmeyi bırakarak İzmir odaklı çalışırlarsa başarıya kavuşacaklardır. Biliyorsunuz eskiden Cumhurbaşkanı geldiğinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı başka yerlere kaçardı. Artık diyaloğun ilk adımları atılmaya başlandı. Yerel seçimlerde rakip olan kişiler dahi, artık bir hedef uğruna omuz omuza çalışıyor.
Barış, kardeşlik ve güven ortamı şart
Türkiye'de siyasi hayatı nasıl görüyorsunuz?
Ülkemizin bir bölümü fiilen işgal altında. Bölücü terör örgütü siyasal anlamda ilerlemiş ve devleti tehdit eder hale gelmiştir. Komşularımız bugün devletler yerine IŞİD, El Kaide, El Nusra ve PKK terör örgütleri haline geldi. Böyle bir ortam varken 2015 yılına halkımız nasıl umutla bakabilir? İç ve dış politikaların karıştırılmaması lazım. 2015 seçimleri gerçekten çok önemli. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %75 oy kullanma oranı vardı. Demek ki insanlar iktidardan ve muhalefetten beklediklerini bulamıyorlar. İnsanları sandığa çekecek yeni düşünceler üretmek lazım. Adalete, kolluk kuvvetlerine, eğitime güven kalmamış. Bizi biz yapan kavramlar tartışılır olmuş. Anayasa'nın ilk 3 maddesi tartışılmaya başlanmış. Devlet ihaleleri hak edene değil yandaşa verilmeye başlanmış. Devlete adını ne koyarsanız koyun birilerinin sızdığı da ortada. 2015 yılındaki seçimlere vatandaşımız bu sorunları görerek girecek. Bu sorunlara parmak basabilecek, ortaya çözüm önerileri getirebilecek olan adaylar ve siyasi partiler bu seçimden gerçek anlamda başarıyla çıkacaklar. En ufak konuda dahi yapılan tartışmaların iş dünyasında yarattığı dalgaları görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti için en önemli konu barış, kardeşlik ve güven ortamının sağlanması ve korunmasıdır.

Yorumlar
Kalan Karakter: