Türkiye'nin bir an evvel gündemini ekonomi üzerine sabitlemek durumundayız. Zira ağır bir ekonomik kriz beklentisini bir türlü ekarte edemeyen Avrupa Birliği ve ABD'de bu korkunç beklenti, tıpkı 2008'de yaşadığımız gibi tüm dünyayı kasıp kavurmaya aday.
Askeriyenin içine sızan teröristlerin bize yaşattığı manevi zayiatımızın yanısıra Türk ekonomisine verdirdiği ağır kayıplar bir an önce telafi edilmeli. Türkiye enerjisini bir yandan Fethullah Gülen haininin kurumlar içine sızdırdığı teröristleri temizlemek için harcarken diğer yandan da ekonomik programlara sıkı sıkıya tutunmalı.
Başbakanlığın çok önemli programlarla ekonomiye zırh giydirme çabasını ayakta alkışlıyorum lakin işadamlarının da elini tasın altına sokması gerektiğini düşünüyorum. Koca bir ülkenin ekonomik ağırlığını sadece inşaat sektörünün üzerine yıkmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. İnşaat sektörü, çok vahim tablolar karşısında dahi üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdi. Sıra sanayi kuruluşlarında. Bir suredir bacalarında kurum biriktiren firmalar, Türkiye’nin komşularıyla kurduğu sıcak ilişkileri fırsat bilip bir an önce farklı pazar arayışlarına yönelmeli.
Aslında son yasadığımız olaylar, Türkiye'nin bazı konularda hiç tereddütsüz yalnız bırakıldığını açıkça gösterdi.
Fakat siyasi yaşamı bir kenara koyduğumuzda, dünyanın belli başlı ülkelerinin ekonomik bir takım ürünleri, Türkiye'den tedarik etme zorunluluğunu da açıkça görüyoruz. Sonuç olarak, dünyanın yirmi yıl daha diken üstünde oturacağını düşünecek olursak 2008'i başarılı politikalar sayesinde kayıpsız atlatan Türkiye, dünyada yaşanan ekonomik kriz beklentilerini savuşturacak önlemleri almalıdır.
Türkiye, ekonomik yapısı bakımından yeni bir global krizi kayıpsız atlatabilecek güce sahiptir. Fethullah Gülen kanserinden "halk tedavisi" ile kurtulan bu ülke için ekonomik ve siyasi yeni basarılar TBMM'de yaşanan sıcak hava sayesinde dünden çok daha kolaydır.
İyi haftalar...

Yorumlar
Kalan Karakter: