İstanbul Tersane Komutanlığı'nca inşa edilen Burgazada Korveti'nin denize indirilmesi dolayısıyla tören düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ile üst düzey askeri yetkililer katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi: Savunma sanayisi açısından çok önemli iki töreni bir arada gerçekleştiriyoruz. Burgazada Korveti'ni denize indireceğiz, Kınalıada Korveti'nin kaynak törenini yapacağız. Bunlar toplam 8 gemiden oluşan MİLGEM projesinin 3'üncü ve 4'üncü gemilerini oluşturuyor. Başbakanlığım döneminde attığımız bu adımın neticelerini görmek mutluluk veriyor. Daha önce iki gemimizi bitirmiş, donanmamıza sunmuştuk. Türkiye, savunma sanayi alanında kendine yeter ülke olma yolunda ilerliyor. 30 Nisan'da Deniz Kuvvetlerimiz için tarihi nitelikli bir projenin adamını atmıştık. Anadolu gemisinin tamamlanmasıyla ülkemiz çok farklı bir lige yükselecek. Amfibi türü Anadolu gemisinden sonra inşallah kendi uçak gemimizi yapacağız. Türk Silahlı Kuvvetleri kendi uçak gemisine de sahip olacak, bunu da başaracağız.
ASKERİ KONULARDA DURAKSAMA LÜKSÜMÜZ YOK
Türkiye'nin bilhassa savunma sanayi ve askeri konularında atalete düşme, duraksama lüksü yoktur. Her şeyden önce ülkemizin içinde yer aldığı stratejik coğrafya buna izin vermiyor. İçinde yer aldığımız bölge aynı zamanda bir devletler mezarlığıdır. Askeri, siyasi, kültürel ve toplumsal olarak güçlü olmayan nice devlet, bu meşakkatli coğrafyada çok kısa sürede yıkılıp gitmiştir. Sadece kendilerini yenileyen, zamanın ruhunu iyi okuyan geleceğe dair bir vizyonu olan, en önemlisi cazibe merkezi olmayı sürdüren milletler bu coğrafyada asırlar boyu varlıklarını koruyabilmişlerdir. Osmanlı Devleti bunun en güzel örneğidir. Sert güç unsurlarıyla birlikte, yumuşak güç unsurlarına sahip olan devletler kalıcı izler bırakabilmiştir. Sert güç imkanlarını hafife almak felakete zemin hazırlamaktadır. Hiçbir ülke ben kültürel olarak iyi bir yerdeyim, askeri alanda güçlü olmasam da olur diyemez. Aynı şekilde züccaciye dükkanına giren fil misali her tarafı yıkmak da sizi güçlü kılmaz. İnsanların zihnine ve duygularına aynı anda hitap etmeyi başarmamız gerekiyor.
SON BİR YILDA EN KRİTİK SALDIRILAR YAPILDI
Türkiye 30 yılı aşkın bir süredir bölücü terör belasıyla başa çıkmaya çalışıyor. Çok farklı yöntemler denendi. Askeriyle, polisiyle, istihbaratçı ve korucusuyla canları pahasına 32 yıl boyunca teröristle mücadele etti. Siyasi irade ve hükümetler de üzerine düşenleri yapmanın peşinde oldu. Ancak son bir yıl ise bu sürecin en kritik dönemini oluşturmaktadır. Askeri operasyonlar kararlılıkla sürerken halkın desteği de görülmemiş oranda devletin yanında yer almıştır.
ÖRGÜT YATIRIM YAPILMASINI İSTEMİYOR
Öncelikle 2009 yılından itibaren farklı isimler altında hayata geçirdiğimiz demokratikleşme adımları ve reformlar, bölge halkına sorunun kaynağının örgüt olduğunu tartışmasız şekilde gösterdi. Bölge halkı bu süreçte devletin iyi niyetini, samimiyetini, bölgeye gerçekleştirdiği tarihi nitelikteki yatırımları bizzat tecrübe etti. Bölücü terör örgütünün ise hizmetleri ve yatırımları engellemek, bölgeyi karanlığa, cahilliğe, yokluk ve yoksulluğa mahkum etmek için çalıştığı iyice anlaşıldı. Bölge halkının 20 Temmuz'dan itibaren tüm tehditlere ve baskılara rağmen, örgütün yanında yer almamasının en büyük sebebi budur.
TERÖRİSTLERİ CİCİ KIZ GİBİ GÖSTERDİLER
Güvenlik birimlerimizin ilk günden itibaren koordinasyon içinde yürüttüğü operasyonlar örgüte büyük darbe vurdu. Böylece ülkemizin birliğine kardeşliğine yönelik en büyük saldırı boşa çıkarıldı. Örgüt tarihinin en büyük hezimetini yaşadı. İcra edilen operasyonlar sonucunda 7 bin 600'ün üzerinde terörist etkisiz hale getirildi. Örgütün medya ve siyasetteki uzantılarının gayretleri, Tanışık köyündeki vahşeti, İstanbul ve Ankara'daki canlı bomba eylemlerini, okullara, hastanelere yönelik kalleşçe saldırıları perdelemeye yetmedi. Bu çevrelerin Kandil'deki eli kanlı canilerden ekolojik kahraman cici çocuk çıkarma projesi hüsrana uğradı. Ben bu vesileyle askerinden polisine, istihbaratçısından korucusuna kadar destan yazan güvenlik birimlerimize tebriklerimi iletiyorum.
"2002'DE YÜZDE 80 DIŞA BAĞIMLIYDIK"
Türkiye 14 yıl öncesinin Türkiye'si olsaydı, inanın çok daha farklı bir manzarayı konuşuyor olacaktı. 2002 yılında Türkiye savunma sanayinde yüzde 80'ler civarında dışa bağımlıydı. Bugün bu oranı yüzde 40'lar seviyesine düşürmüş durumdayız. Yerli üretim İHA'lar, gökyüzündeki gözcülerimiz olarak teröristlere gizlenecek in bırakmıyor. Kirpi diğer zırhlı personel taşıyıcılarımız güvenlik birimlerimize, örgütün saldırılarına karşı daha muhafazalı bir imkan getiriyor. Fırtına Obüslerimiz DAEŞ ve YPG gibi teröristlerin saldırılarına karşı kritik bir savunma hattı oluşturuyor. 14 yıl gibi kısa sürede ortaya konulan başarı hikayeleri elbette önemlidir. Bundan daha seri şekilde üretimi artırmalıyız. Bunları yapacak bir güce Türkiye sahiptir.

Yorumlar
Kalan Karakter: