20 Aralık'ta yapılacak Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Kongresi öncesi aday olarak ismi geçen Konak eski İlçe Başkanı Sinan Karamustafaoğlu Yenigün Gazetesi’ne konuk oldu. Kongre sürecinde çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Karamustafaoğlu, “Ben bilgi ve birikimlerimi, partinin hafızasını yeni kadrolara aktarmak istiyorum. Böyle bir misyon üstlendim. Eğer örgüt özgürse, kapıkulu askeri değilse bunu değerlendirir. Bu süreçte gücü elinde tutan, kendini İzmir'in sahibi sanan bazı belediye başkanları örgütün ağası olmaya çalışıyorlar. Eğer bu örgüt kapıkulu askeri değilse bunlara müthiş bir şamar vuracaktır. Ben bu özgür örgütün adayıyım. Eğer 'sen aday ol biz sana oy vereceğiz' derlerse çıkıp aday olacağım. O kendini bilmez birkaç tane belediye başkanının kamunun gücünü elinde tutarak örgütü dizayn etmesine izin vermeyiz” diye konuştu. Kongre sürecinde Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun tarihsel bir görevi olduğunu ifade ederek Kocaoğlu'na çağrıda bulunan Karamustafaoğlu, “Aziz Kocaoğlu bu süreçte tarihsel bir görev yapmalı. Aziz Kocaoğlu ilçelerde kendisini kral sanan belediye başkanlarına “durun bakalım, kenara çekilin” demeli. Genel Başkan belediye başkanları örgütün işlerine karışmayacak, örgüt başkanları da belediye başkanlarının işlerine karışmayacak diyor. Örgüte müdahale eden bütün ilçe başkanları suç işliyor. Genel Başkana karşı geliyorlar. Aziz Kocaoğlu bu süreçte örgüte siyasi önderlik yapmalıdır. Belediye başkanlarının örgütü dizayn etmesine izin vermemelidir” dedi. Karamustafaoğlu, eski İl Başkanı Ali Engin'e de büyük görev düştüğünü belirterek, “Kongre sürecinde eski İl Başkanı Ali Engin'e de büyük görev düşüyor. Çünkü 3 yıl bu örgütü yönetti. Toplumsal muhalefeti örgütleyebilecek bir adayın arkasında durması gerekiyor. Kongreye çatışma halinde gidersek 2019'da koltuklar hepsinin altından gider. Buna çok üzülürüm. Mecvut çatışmadan çıkacak adayın hiçbir yaptırım gücü olmaz” şeklinde konuştu.
CHP'nin İzmir'de ve genelde aldığı oyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel Başkan 1 Kasım seçimlerinden sonra bir şey söyledi, “Evet bu seçimlerde oylarımızı bir miktar artırdık. Ama iktidar değilseniz başarılı sayılmazsınız” dedi. Bende her konuşmamın başında bunu söylüyorum. CHP geçirdiği son 4 seçimden başarısız çıkmıştır. İzmir'de yerel seçimde 8 ilçe kaybettik. Oylarımız düştü. İzmir'deki yerel seçimler bana göre kazanılmış bir yenilgidir. Çünkü yüzde 60 olmamız gerekirken yüzde 49'a düştük. Birçok seçmen sırf AKP'ye oy vermemek için CHP'ye oy verdi. Bu kent solcuların, sosyal demokratların başkenti değildir. AKP'nin uygulamalarına karşı liberal demokrasiyi, demokratik talepleri ayakta tutmaya çalışan bir kent halkının direnişidir bu. CHP bu direnişi örgütleyip Türkiye'ye yayabilmeliydi.
Benim belediye başkanlığından anladığım şudur, belediye başkanı şehrin patronudur. Belediye başkanının kurduğu kadro, belediye hizmetlerini dizayn edecek, belediye başkanının hayallerini hayata geçirecek. Belediye başkanı da kenti yönetecek. Öyle bir yönetecek ki diğer illerdeki insanlar buraya gıpte ile bakacak. Böylece CHP genelde iktidar olursa Türkiye'yi de böyle yönetir algısı oluşacak.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday gösterdik. Toplum bizim İslami hareketlerle işbirliği yaptığımızı düşündü. Toplum bunu böyle algılıyor. Ve seçimi açık ara farkla kaybettik. Halbuki kendi içimizden bir aday çıkartsak muhtemelen ikinci tura kalacaktık. İkinci turda bütün muhalefet cephesi CHP'nin arkasında duracaktı. Kısacası Cumhurbaşkanlığı seçimleri de bizim için kayıp.
7 Haziran öncesi önseçim yapıldı. Bu büyük bir devrim olarak adlandırıldı. Ben bunu kabul etmiyorum. CHP'nin genetiğinde zaten önseçim vardır. Atama tartışılmaz. Kontenjan suç gibi görülür. Aday atamaları partimizin genetiğini bozdu. Bu seçimde önseçim yapmamız doğru bir adımdır. Ama İzmir'de adayların yarısı yine kontenjanla belirlendi. Büyükşehirlerde adayların yüzde 50'si atama ile geldi. Genel Merkez her seçim bölgesinde en fazla bir tane kontenjan kullanmalıydı.
Solun karşılığı %35'tir
Sonuç olarak yüzde 25 oy aldık. Bu oy oranının üstüne bir türlü çıkamıyoruz. Solun Türkiye'deki karşılığı yüzde 35'tir. Solda durur, sol kimliğinizle siyasetinizi sürdürür, sağdan gelen ekonomik ve siyasi talepleri örgütlerseniz oylarınız yüzde 45'lere çıkabilir. Sağlaşarak sağdan oy alamazsınız. Bizim hem siyasal demokrasiden hem ekonomik demokrasiden bahsetmemiz gerekiyor.
Ben, Genel Başkanın bu kadar yalnız bırakıldığı, bilgi donanımından bu kadar uzak tutulduğu bir dönem görmedim. Genel Başkan herşeyi bilecek diye bir kural yok. AKP'de yüzlerce adam proje, strateji üretiyor. CHP'de Genel Başkanın önüne kentlerle ilgili bir şey koyan yok. Dediğim gibi Genel Başkan bu süreçte yalnız ve donanımsız bırakıldı. Savaşı komutan tek başına kazanamaz. Yanında bir kurmay heyet vardır. Genel Başkanın bir kurmay heyetine ihtiyacı var.
İlçe kongreleri geride kaldı. 20 Aralık'ta İl Kongresi var. Süreci değerlendirir misiniz?
Kongreler bana göre zaman açısından çok sıkıştırıldı. Hiçbir şey konuşamadık. İlçe kongrelerinin bitiminden 2 hafta sonra İl Kongresi yapılacak. Bu süreçte kim kimle örgütlenecek, kim kime ne anlatacak? Bu süreçte gücü elinde tutan, kendini İzmir'in sahibi sanan bazı belediye başkanları örgütün ağası olmaya çalışıyorlar. Eğer bu örgüt kapıkulu askeri değilse bunlara müthiş bir şamar vuracaktır. Ben bu özgür örgütün adayıyım. Eğer sen aday ol biz sana oy vereceğiz derlerse çıkıp aday olacağım. O kendini bilmez birkaç tane belediye başkanının kamunun gücünü elinde tutarak bizi dizayn etmesine izin vermeyiz. Vermemek gerekiyor.
Kocaoğlu'nun tarihsel bir görevi var
Aziz Kocaoğlu bu süreçte tarihsel bir görev yapmalı. Aziz Kocaoğlu ilçelerde kendisini kral sanan belediye başkanlarına “durun bakalım, kenara çekilin” demeli. Genel Başkan “belediye başkanları örgütün işlerine karışmayacak, örgüt başkanları da belediye başkanlarının işlerine karışmayacak” diyor. Örgüte müdahale eden bütün ilçe başkanları suç işliyor. Genel Başkana karşı geliyorlar. Aziz Kocaoğlu bu süreçte örgüte siyasi önderlik yapmalıdır. Belediye başkanlarının örgütü dizayn etmesine izin vermemelidir.
2019'da koltuğumu nasıl korurum diye düşünenler var. Bu örgüt bunlara izin vermemeli. Biz siyaseti tükettik, siyasetçileri tüketiyoruz. Diğer kentlerde belediye başkanları parti içerisinde yarıştıkları arkadaşlarına seçimlerden sonra sahip çıkıyorlar. İzmir'de ise kaybedenler çamura batırılıyor. Genel Başkanı da böyle paspas etmeye, yenilginin tek sorumlusu olarak göstermeye çalışıyorlar. Dediğim gibi Aziz Başkanın bu süreçte önderlik yapması gerekir.
Delege seçimlerinde ve kongrelerde etnik siyaset yapıldığı gündeme geldi. Ne düşünüyorsunuz?
Solcular için bir insanın etnik kimlğinin ve inancının ne olduğu önemli değildir. Ekonomik ve siyasal görüşlerinin ne olduğu önemlidir. Ama siz delege olmak için üye yazarsanız ve o üyeler etnik kimliğe, inanç kimliğine göre örgütlenirlerse oradan sonuç kötü çıkıyor. Bugün manzara odur. Bir kimlik siyaseti almış başını gidiyor.
Bu kimlik siyasetine sanki Genel Başkan şemsiye oluyormuş gibi bir hava veriyorlar. Bu çok ayıp. Bu Genel Başkanı yok saymak anlamına gelir. Genel Başkanın böyle bir tavrı söz konusu olamaz. Bu yaptıklarıyla bizim karşı çıktığımız tarikat örgütlenmelerini bir yanıyla kabullenmemizi sağlıyorlar. Onlarda aynı şeyi yapıyor algısı oluşuyor. Biz başkanlık sistemine tamamen karşısıyız ama kendi belediyelerimizde başkanlık sistemi var. Bu birazda buna benziyor. Bu tarz örgütlenmelerin yanlış olduğunu her zaman söylüyoruz. Bir yanlış diğer yanlışı örtmez. Yanlış yanlıştır.
Genç kadrolar bu partiye can suyu olmalıdır. Ama partimizde ciddi bir gençlik örgütlenmesi yok. Kahvede örgütlenmiş 3-5 arkadaşımız gençlik kollarını oluşturuyor. Üniversitelerde yokuz. Bunları yapamıyorsanız parti büyümüyor. Güzelyalı'da, Alsancak'ta, Karşıyaka'da iyi oy alıyoruz. Ama Kadifekale'de daha az alıyoruz. Göçle gelen vatandaşlarımıza ulaşamıyoruz. Sosyal demokrasi bir kentler demokrasisidir. Bu noktada herkese ulaşmamız gerekiyor.
Kongre sürecinde nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Yaklaşık 3 ay önce eski ilçe başkanları ve 3 yıl boyunca il yöneticiliği yapmış arkadaşlarla bir araya geldik. Onlarla partiyi her zaman konuşuyoruz. 2012'de seçimle gelmiş kadrosu son yılların en dinamik kadrosudur. Doğal olarak bu arkadaşlar ile siyaset konuşuyoruz. Örgütlü bir hale gelmemiz gerektiğinde hemfikiriz. O halde yeni dönemi örgütlememiz gerekiyor. Arkadaşlar bana sen çık aday ol dediler. Hareketimizin kimseye bağlı olmayan özgür bir hareket olduğunu ifade ediyoruz. Bunun dışında buradan farklı bir anlam çıkartılmaması gerekir. Bu İzmir İl Kogresi'ni bloke etmeye yönelik bir hareket değil. Ama bundan kongreye müdahil olmayacağız anlamı çıkmasın. Kongreye müdahil olacağız. Becerebilirsek özgür örgüt hareketini burada egemen kılacağız. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Karşı çıktığımız herşeyi kongrelerde söylemeye çalıştık. Bazı yerlerde başarılı olduk bazı yerlerde olamadık. İlçeleri dolaşıyoruz. Delegasyona ulaşmaya çalışıyoruz. Bazı yerlerde delegasyon kilitlenmiş. Yanlış örgütlenmeler yapılmış.
Benim bu saatten sonra adımı duyurmak gibi bir derdim yok. Bu örgüt beni zaten tanıyor. Ben il başkanı olsamda olmasamda bir daha milletvekilliğine ve belediye başkanlığına aday olmayacağım. Ben bilgi ve birikimlerimi, partinin hafızasını yeni kadrolara aktarmak istiyorum. Böyle bir misyon üstlendim. Bunun adı neyse o. Eğer örgüt özgürse, kapıkulu askeri değilse bunu değerlendirir. Değerlendirirse çıkar aday olurum. Aday olmak için 60 imza gerekiyor. Ben 60 imzayı 1 saatte toplarım. Mesele 60 imza değil. Mesele kenetlenmek. Delege arkadaşlarımız kimi isterse biz onun arkasında dururuz. Önümüzdeki süreç partinin yeniden şekillenmesi için çok önemli.
“Hiçbirşeye aday değilim”
2019 yılında seçimleri yönetmek istediğini söyleyen Sinan Karamustafaoğlu, “Ben 2019 yılında genelde ve yerelde hiçbir şeye aday değilim. Sadece 2019'daki seçimleri yönetmek istiyorum. Ben bu parti yeniden sol omurgasının üzerine otursun, solda örgütlenme yapsın, yeni kadroları buraya taşısın istiyorum. Parti naylon üyelerden kurtulsun istiyorum. Kimlik siyasetinin egemen olduğu bir milletvekilliği ya da belediye başkanlığı olmasın. Sol, kimlikleri reddeder ve yurtseverdir. Toplumsal muhalefeti örgütlemekle yükümlüyüz. 1 Kasım'dan sonra daha baskıcı olacak AKP'ye karşı CHP toplumsal direniş hareketini örgütleyecek bir yapıyı sağlamalıdır.
Kongre sürecinde Eski İl Başkanı Ali Engin'e de büyük görev düşüyor. Çünkü 3 yıl bu örgütü yönetti. Toplumsal muhalefeti örgütleyebilecek bir adayın arkasında durması gerekiyor. Kongreye çatışma halinde gidersek 2019'da koltuklar hepsinin altından gider. Buna çok üzülürüm. Mecvut çatışmadan çıkacak adayın hiçbir yaptırım gücü olmaz.
1 yıldır İl Başkanlığı yapan Bedri Serter adaylık açıklaması yaparken yanında sadece bir tane belediye başkanı vardı. Onu desteklemek zorunda değilsiniz. Ama nezaketen açıklama yaparken yanında olursunuz. Ama yanında sadece bir tane belediye başkanı vardı. Nezaketsizlik yapıldı. Solcular eskiden böyle değildi. Biz çok karşı olduğumuz arkadaşlarımızın yeri geldiğinde yanlarına olurduk” dedi.

Yorumlar
Kalan Karakter: