30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
Yayınlanma :
30.08.2019 18:10
Güncelleme
: 30.08.2019 18:10
Kader yazılmıştı bir kere… Türkler akın akın aktılar Anadolu’ya. Rum diyarı diye bilinen memleket yüz yıl içinde Türk diyarı, Türkiye denmeye başlandı. Türkiye artık ne Mısır’dı, ne Deşt-i Kıpçak… Türkiye artık yeşille mavinin huzurla bütünleştiği cennetten köşe Anadolu’ydu. Oğuz soyu bu yurdu çok sevdi. Her yere damgasını vurdu. Oymaklar oğul verdi, kız verdi, türedikçe türedi, yürüdükçe yürüdü, her biri muzaffer beylik oldu. Memleket abat oldu.
Fetih güzeldi, hoştu da gavur rahat durmadı. Sindiremedi içine bu mübarek toprakların Türkler’in yeni yurdu olmasını. Nasıl sindirebilirdi. Bin farklı İncil’in hepsinde de Anadolu kutsanmıştı; havari de burada yaşamıştı, ilk kilise de burada kurulmuştu.
Bin yıla yakın zaman geçmişti ki tarihin gördüğü en muhteşem Türk devleti olan Osmanlı’nın çözülmesiyle Rumlar’ın torunlarına gün doğdu. Arkasına aldığı yedi düvelle şımaran Rumlar, intikam hırsıyla yanıp tutuşmaktaydı. 15 Mayıs 1919 günü ağızlarından salyalar akarak İzmir’e çıkartma yaptılar. Yakıp yıkmaya, Türk eserlerini silmeye başladılar. Çanakkale Savaşı’ndan sonra Türkler’le bir daha savaşmaya tövbe eden İngilizler, sahaya Türkler’le hesabı olan Rumlar’ı sürmüşlerdi. Her şeyi geriden izleyip sonuca göre hareket edeceklerdi. O esnada Urfa, Antep ve Maraş’ta Fransızlar çoktan yağlı kazığa oturtulmuş bulunuyordu. Güney’de İtalyanlar “ne işimiz var burada” deyip Anadolu’ya terk etmişlerdi. Doğu’da Ermeniler ve Ruslar yenilmiş, geri püskürtülmüşlerdi.
Geriye bir tek azgın Rumlar kalmıştı. Onlara da haddini bildirip yıkılan Osmanlı’nın üstüne yepyeni bir devlet kurmak için bir kahraman lider ve kahraman bir ordu gerekliydi. İşte o vartada tarih sahnesinin en büyük komutanlarından ve devlet adamlarından Mustafa Kemal inisiyatifi eline aldı. Yıkık, harap Anadolu’da onca düşmana, onca isyana, onca haine rağmen halkı “bağımsızlık” mefkûresi çevresinde birleştirdi. Toplayabildiği kadar savaşçıyı cepheye sürdü. Toplayabildiği kadar cephane tedarik etti. Hedef belliydi. Artık Türk’ün mukaddes toprağı olan Anadolu’dan bu mukaddes toprakları pis ayaklarıyla kirleten Rumlar sökülüp atılacaktı.
1919’dan 1922’ye kadar Kurtuluş Savaşı dediğimiz dönemde nice savaşlar, çatışmalar, muharebeler oldu. Rumlar yenilse de hâlâ yerinde duruyordu. Son darbeyi indirmenin günü gelmişti. İşte o büyük gün 30 Ağustos 1922 idi. Her yönden en iyi şekilde tahkim edilmiş iki yüz otuz bin kişilik Rum ordusunun üstüne Oğuz ellerinden kopup gelen binlerce savaşçı, aynen tarihteki ataları Mete’nin, Atilla’nın, Cengiz’in, Alparslan’ın azgın halklar üzerine hücum edişi gibi hücum etti. Rumlar tutunamadı, toz duman oldu. O günün gecesinde Dumlupınar’da ve etrafındaki savaş meydanlarında kâfir Rum ordusunun iki yüz yirmi dört bin canisi son nefesini verdi. Akbabalar yine bayram ediyor, yüksek tepelerden boz kurtlar yine kahraman Türk askerini selamlıyordu. Kaçmayı başaran altı bin Rum çapulcu yine yakıp yıkarak Akdeniz’e (Ege’ye) doğru sökün etti. Öyle hızlı kaçıyorlardı ki topukları kalçalarına değiyordu. Yakalayabilene aşk olsun. Buna rağmen çoğu yakalandı, cezasını buldu. Bir kısmı da Ege kıyılarından buldukları gemilere, sandallara atlayıp denizlere açıldı. 9 Eylül 1922 günü İzmir’deki tüm Rum bayrakları kaldırılmış, yerlerine Türk bayrakları asılmıştı; Türk askerinin ayak sesleri şehri inletiyordu. Ufukta ise gittikçe küçülen Rum gemileri görünmekteydi.
1071’de Doğu Roma İmparatorluğunun yenik kralı Roman Diojen’in sağ ele geçirilip pis canının bağışlanması gibi Rum ordusunun 1922’deki komutanı Trikopis de sağ ele geçirildi ve yine pis canı bağışlandı.
Ondan sonra geriye bir tek şey kalıyordu. O da tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanıydı.
Biz zaferlere alışkınız, zafer bizim göbek adımız. Buradan zaferlere alışkın olmayan kâfirler topluluğuna ve zaferlerimize kulp takmaktan başka bir marifeti olmayan münafıklar topluluğuna sesleniyorum. Siz, yenilmeye ve kahrolmaya mahkûmsunuz. Bizler mücahidiz, yalnızca Allah’tan korkar ve ilayı kelimetullah için savaşırız. Sizi de nerede görsek tanırız ve ezer geçeriz. Tarihten ders çıkarın, ayağımıza fazla dolaşmayın.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: