PKK ’nın Avrupa’daki en önemli ismi olarak gösterilen ve 1994 yılından beri Avrupa’da sürgünde yaşayan eski DEP Siirt milletvekili ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, haziran seçimlerinde HDP’den milletvekili adayı gösterileceği yönündeki haberleri yalanlamazken, 7 Nisan’a kadar ‘bir sürpriz ihtimaline açık kapı’ bıraktı.
Brüksel’de ‘Sürgündeki Kürt Parlamentosu’ olarak kullanılan binada Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Aydar,
Zübeyir Aydar’ın Cansu Çamlıbel’in sorularına yanıtları şöyle:
AB KOMİSYONU’YLA BİLE GÖRÜŞÜYORUZ
Eskiden ben burada, Brüksel’de gazetecilik yaparken Türkiye sizinle ilgili olarak Avrupa kurumlarına çok baskı yapardı. Barış süreciyle birlikte durum değişti mi?
Türkiye devletinin yaklaşımı açısından henüz resmi bir değişiklik yok. Henüz yeni bir politika oluşturulmamış, Dışişleri Bakanlığı’na yeni bir perspektif verilmemiş. ‘Bunların hepsi terör örgütünün yöneticileridir’ şeklinde diplomasinin temelini oluşturan o argümanlar daha değişmemiş, sonra değişir. Ama kişilerde değişiyor. Bazı kimseler herhalde bu perspektifin eskimiş olduğunu görüyorlar. Son gelişmelerden beri Avrupalılarda değişim var. Eskisi gibi öyle muhatap almama, kapıyı kapatma veya Türkiye’nin her söylediğini uygulama durumu yok. Dışişleri mensupları da görüyorlardır diye düşünüyorum. Eski argümanlarla hareket ettikleri zaman etkili olamadıkları, hatta gülünç duruma düştükleri kanaatindeyim. Hayat değişiyor, görüşmeler var, bir süreç ilerliyor. Ortadoğu’daki gelişmeler, Irak’ta Suriye’de son 2 yılda yaşanan gelişmeler bakış açılarını değiştirdi. Kobani yepyeni bir durum. Bütün bunların karşısında siz hala 90’lı yılların argümanıyla hareket ederseniz sıkıntı yaşarsınız.
Avrupalılar cephesinde size yaklaşımdaki değişimi biraz açar mısınız? Türkiye’nin sizlerle ilgili talepleri neden eskisi kadar güçlü kabul görmüyor?
Eskiden Türkiye’nin dedikleri olduğu gibi kabul görüyordu. Türkiye ile Avrupa Konseyi ve AB’deki ortaklıklar esas alınırdı. Son yıllarda bizim çalışmalarımız kadar Türkiye’den kaynaklanan bir durum var. 2011’den beri Türkiye hükümeti Batı ile epey ters düşmüş durumda. Ortadoğu’da çapından daha büyük işlere kalkışma, İsrail’le karşı karşıya gelme, Sünni eksenli bir politika izleme, daha çok Müslüman Kardeşler’i esas alan bir ideolojik yaklaşım, Batı’nın kötü olduğuna yönelik devamlı bir propaganda, en son da IŞİD olayı. Tüm bunlar üst üste gelince Avrupalılarda bize bakış açısında ciddi bir değişim oldu. Henüz resmi politikalara tam dönüşmemiş olsa bile fiili olarak düne kadar bize kapalı olan birçok kapı şu an çok daha rahat açılıyor.
Rahat açılan kapılardan bir-iki örnek verir misiniz? AB kurumları var mı bunların arasında?
Eskiden AB Komisyonu düzeyinde KNK adına pek kimse görüşemezdi. Ama şu anda görüşülebiliyor. Yardım programları, Irak, Suriye ve pek çok konuda tartışma yürütülüyor. Türkiye’yi izleme prosedürü çerçevesinde hem Avrupa Parlamentosu’nda hem Komisyon’da temaslar oluyor. Bir de tabii ki bu son İmralı süreciyle birlikte onlar da Kürt tarafını dinleme gereği hissediyorlar. Önceki yıllar gibi değil, pozitif algı daha fazla. Ama terör listesi falan değişmedi.
KNK herhangi bir terör listesinde mi?
Yok.
Siz 2010 yılında Belçika polisi tarafından neden tutuklanmıştınız?
2010’da bir operasyon oldu, biz 3 hafta kadar tutuklu kaldık.
Onun siyasi değil uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili olduğu da söylendi...
Alakası yok, siyasiydi tabii. Terör örgütü yöneticiliği dediler.
Neden 3 hafta sonra bıraktılar o halde?
Aslında bir nevi sipariş bir operasyondu. Birileri ‘yapın, edin’ gibisinden...
Türkiye’nin baskısıyla mı tutukladılar?
Belki Türkiye, belki farklı çevreler. Artık bir takım hesaplar vardı. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen o soruşturma devam ediyor.
Tutuksuz mu yargılanıyorsunuz?
Henüz mahkemeye çıkmış değiliz. Bir oda dolusu klasör var, artık ne oluşturmuşlarsa. Ama buradan bir şey çıkmaz. Bir siyasi davadır.
'PKK TERÖR LİSTESİNDE AMA GAYRİRESMİ TEMAS VAR'
PKK’nın AB terör listesinden çıkarılması kolay gündeme gelebilecek bir konu mu sizce?
AB, yenilediği terör listesinde hâlâ eski argümanlarla listede tutuyor. Altı ayda bir yeniliyor. PKK eski argümanlarla yine listede. Avukatlar itiraz ettiler yine. İtiraz süresi 6 Mart’a kadardı. Hükümetler Türkiye ile ilişkilerinden dolayı direk listeden çıkarma konumuna gelmediler. Ama ilişki kurmama durumu giderek aşılıyor. Resmen terör listesinde ama gayriresmi temaslar var. Düne kadar Rojava’yla, PYD ile hiç ilişki kurulmuyordu, şimdi Elysee Sarayı’na davet edip resmi görüşme yapıyorlar. Türkiye bu konularda rahatsız.
'MİLLİYETÇİLİĞİN ÇÖZÜM OLMADIĞINI GÖRDÜK'
Türklerde şöyle bir kaygı var; bugün bağımsız birleşik Kürdistan’dan vazgeçilmiş gibi görünseler de 10-20 sene sonra diğer iki ülkedeki parçalarla birleşip ‘şimdi kurduk’ mu derler diye...
Tabii ki kimse kimsenin geleceği üzerine ipotek koyamaz. Fakat Türkiye’deki milliyetçi, ulusalcı çevreler, Türkiye’yi sevdiğini söyleyen bütün çevreler şunu görmeli; biz hesabı toprak üzerinden yapmıyoruz. ‘Şu köy benim, şu dere benim, orası senin’ gibi sınırlar koymuyoruz. Biz meseleleri milliyetçilikten uzak çözmek istiyoruz. Milliyetçilik hangi tarafta olursa olsun çözümlere zarar veren bir yaklaşımdır.
İyi de PKK en başta milliyetçilik temelinde kurulan bir örgüt değil miydi?
En başta da dönemin sosyalist, Marksist-Leninist geleneğine uygun bir kuruluştu. Kuruluş felsefesinde bu vardır, tabii ki ulusal kurtuluş savaşı verdi. Geçen yüzyılın genel olarak dünyada şekillenen ulusal kurtuluş savaşlarını örnek alıyordu. Fakat bunun çözüm olmadığını, halklar arasına sınırlar koyarak bir çözüm geliştirmenin daha büyük sorun ve yıkımlara yol açtığını gördü.
PKK milliyetçilikten vazgeçti diyebiliyor musunuz?
Baştan da milliyetçi değildi, ama genel ulusal kurtuluş çizgisi doğrultusunda ister istemez milliyetçiliğe kayması gibi durumlar da bazen oluştu. Türkiye büyük bir ülke. Biz Türkiye’de Anadolu’da yaşayan her kesimle birlikte yaşamak istiyoruz. Ama kimse yerinden yurdundan olmadan, kimse bir yerden bir yere zorlanmadan, kimsenin arasına sınırlar koymadan, herkesin kimliği kültürü inancı temelinde özgür ve demokratik bir ortamda birlikte yaşamasından yanayız. Ankara, Türkiye’yi kaldıramıyor. Bir yere bir okul bile yapılacaksa, bir öğretmen atanacaksa hepsi Ankara’dan yapılıyor. Bu sistemi hantal hale getiriyor, hele de Tayyip Erdoğan gibi birisi geliyorsa ta Kars’taki heykele de karışır duruma geliyor.
Türkiye yerelden yönetilmeli. Bu sadece Kürtler için değil, İzmir için de İstanbul için de Trakya için de Karadeniz için de böyledir. İzmir’deki insanlar nereye proje yapacaklarına kendileri karar vermeli, hangi inşaatı yapacaklarına Ankara’daki insan karar vermemeli. Merkezin ve yerelin yetkileri anayasa ve kanunlar çerçevesinde paylaşılsın. Bu sadece Kürtler için değil, İzmir için de İstanbul için de Trakya için de Karadeniz için de böyledir. Kürtler de bunun parçası. Kürtlerin bunun içinde farklı istediği, yani Türklerde olan ve Kürtlerde olmayan ne olabilir? Dilini, kültürünü istediği biçimde yaşayabilmedir. Kendi okulunu, eğitimini yapsın, anadilde eğitim yapsın. Kürtçe de Türkçenin yanında kamu dili haline gelsin. Bu Trakya’daki insana zarar veren bir şey değil.

Yorumlar
Kalan Karakter: