Hayat, çoğu zaman bize ilginç bir ayna tutar. Kimi zaman yüzümüzdeki gülümsemeyi, kimi zaman içimizdeki kırgınlığı gösterir. Ama bazı anlar vardır ki, gösterdiği şey ne bugündür ne de dündür… Bizimle yürüyenlerin gerçek yüzüdür.
Başarı tam da böyle bir andır.
Herkes başarının parlak tarafına odaklanır; alkış, takdir, gurur… Oysa görünmeyen bir yüzü daha vardır başarı dediğimiz şeyin: Çevremizdeki insanların gerçek duygularını ortaya çıkarması. Bir turnusol kâğıdı gibi, kimin sevincimizin içinde gerçekten yer aldığını, kimin ise gölgeye saklandığını gösterir.
Bir adım attığınızda, bir hedefi gerçekleştirdiğinizde, bir kapı araladığınızda… İlk kim seviniyorsa, işte asıl dost odur. Çünkü başarı karşısında içten sevinmek, ancak kalbi temiz olanların yapabileceği bir iştir. Kıskançlık, küçümseme, alay ya da sessizlik… Bunların hepsi birer işarettir aslında. Ve insan, başarı yolculuğunda en çok bu işaretleri okumayı öğrenir.
Belki de bu yüzden “başarı yalnızca bir sonuç değildir” deriz. Çünkü başarı; insanlara, insanları ise bize gösterir. Bizim için kim ne kadar içten? Kim bizimle yürüyor, kim yanımızda gibi yapıyor? Kim sessizce destekliyor, kim gizlice dua ediyor? İşte bütün bunların cevabı, attığımız bir tek adımda saklı olabilir.
Eğer bugün bir başarının kıyısındaysan, sakın yalnız hissedeyim deme. Belki kalabalık azalacak, belki birkaç yüz dönecek, belki bir sessizlik çökecek üstüne… Ama bil ki bu, kaybetmek değil; yanındakileri filtrelemektir. Değerini bilmen gereken insanları fark etmektir.
Ve unutmayın ki :
Gün gelir başarı bir merdiven olur, fakat o merdivenin basamaklarını kimle çıktığın en az o başarı kadar kıymetlidir.
Esen kalın...