Kent Pastanesi! Sütlü tatlılarıyla meşhur bu pastane, İzmir’de zamanın en popüler yeri! Semtin gençleri burada buluşurdu. Yakın arkadaşımız olan İzmir’in en güzel, en işveli kızı, pastanenin üst katında oturuyordu.
Pastane sahibi Şopen Necdet lâkaplı ünlü piyanist Necdet Karar’ın yeğeni bazen amcasına yardıma geliyor, servis yapıyor, boşları topluyordu. Onun dibinden ayrılmayan, ortalıkta koşturan, ilkokula giden, küçük sevimli bir çocuk var, o da pastanenin üst katında oturuyor, kaçıp kaçıp aşağıya pastaneye iniyordu.
Pastaneye en çok gelenlerden biri de cüssesine hayli büyük gelen kocaman şapkaları, renkli kıyafetleri ve mini eteğiyle hayli dikkat çeken, ufak tefek bir genç kız olan Fatma! Konuşkan, deli dolu, neşeli, eğlenceli! Hatta üşütük de denebilir.
Zaman geçti, pastane kapandı! Önce banka şubesi sonra beyaz eşya bayisi oldu.
Pastanede boşları toplayıp servise yardımcı olan çocuk gazeteci Korcan Karar, onun dibinden ayrılmayan sevimli çocuk balet Tan Sağtürk dostlarımız!
Pastanenin üst katında oturan o dönem İzmir’in en güzel, en işveli kızlarından Demokrat İzmir’den gazeteci Orhan Suda’nın kızı, Pakize Suda!
Fatma bizlerin “Cüce Bela” dediği sevgili Sezen Aksu..Boyu kısaydı (1.55) ancak cüce değildi. Cüceler de boy 90-130 cm (ortalama 122 cm ) arasında oluyor genelde.
Geçtiğimiz hafta içinde Ege Fark Yaratanlar Derneği ile SevMedya işbirliğinde “Akondroplazi de Sağlık ve Yaşam “ çalıştayı’nda cücelik enine boyuna tartışıldı.
Akondroplazi kemik gelişimini etkileyen genetik bir durum. En bilinen özelliği uzun kemiklerin normalden daha kısa gelişmesi. Bu nedenle boy kısalığı ve orantısız vücut yapısı en belirgin fiziksel bulgulardan biri. Yaklaşık olarak her 20-40 bin doğumdan birinde görülür.
Akondroplazi vücuttaki kemik gelişimini yöneten genlerden biri olan FGFR3 genindeki bir değişiklik (mutasyon) sonucu ortaya çıkıyor. Bu gen normalde kemik büyümesini dengeleyici bir görev üstlenirken akondroplazideki mutasyon bu dengeyi bozar ve kemiklerin (özellikle de kol ve bacak gibi uzun kemiklerin) normalden daha kısa kalmasına neden olur. Kısaca akondroplazi genetik kökenli bir durum. Fakat çoğu zaman ailede daha önce benzer bir öykü bulunmasa bile ortaya çıkabilir. Bu da onu genetik ancak kalıtsal olmayan durumlar arasında benzersiz kılar.
Akondroplazi tanısı genellikle doğum öncesi gebelik sırasında ultrason kontrollerinde konur. Cücelerde tedavi yaklaşımı daha çok kişinin yaşam kalitesini yükseltmeye, gelişim sürecini desteklemeye ve olası sağlık sorunlarını önlemeye odaklanır. Büyüme hormonu tedavisi ve kemik uzatma cerrahisi, uzun ve pahalı bir bir süreç. Bu bireylerin yaşamdaki zorluklarını ortadan kaldırmak hepimizin görevi olmalı.
Ovitz ailesi kayıtlara geçmiş en büyük cüce ailesi .. Auschwitz’e giren ve sağ kurtulan en büyük aile (15 aylık bir bebekten 58 yaşında bir kadına kadar 12 kişi).
Bir diğer İzmir’li cüce.. Ali Şamil Güler..
Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yılları.. Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Doğu Cephesi’ni teftişe gittiğinde, kendisine 110 cm boyu olan Ahlatlı bir genç “hediye” edilir. Ali Şamil’in işi artık İstanbul’daki sarayda Enver Paşa ile eşi Naciye Sultan’ı eğlendirmektir.
Birinci Dünya Savaşı’nda işler tersine gidince, Enver Paşa alelacele İstanbul’dan ayrılır. Birdenbire “efendisiz” kalan Ali Şamil, bu kez Padişah Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan’ın sarayına alınır. Ali Şamil burada kırmızı sırmalı elbisesi ve heybetli, ipekli sarığı ile ortalıkta dolaşmakta Sultan’ı eğlendirmeye çalışmaktadır.
Ali Şamil, diğer saray soytarılarına benzememektedir. Hazırcevap ve nüktedanlığıyla kısa zamanda herkese kendisini sevdirmiştir. Ancak bütün şakacılığına rağmen Ali Şamil, kısa boyuna bakarak onunla alay etmeye kalkanları, birkaç dakika içinde ağızlarını açtıklarına pişman edecek bir yapıya da sahiptir.
Ulviye Sultan’ın eşi, Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa’nın oğlu olan İsmail Hakkı Bey, Ali Şamil’i çok sevmektedir. Kurmay yüzbaşı olan İsmail Hakkı Bey ile Ali Şamil arasındaki iddialı tavla partileri meşhurdur. Ali Şamil’in saray günleri heyecanlı tavla partileriyle geçerken, Anadolu’da Milli Mücadele hareketi başlar. Bütün vatanseverler, İstiklal Savaşı’na katılmak için hazırlıklara başlar.
Padişahın damadı olan İsmail Hakkı Bey de Balkan ve 1. Dünya Savaşlarına iştirak etmiş mert bir subaydır. Eşi Ulvive Sultan’la bir geçimsizliği bahane ederek Anadolu’ya geçmek için gizlice hazırlık yapar. Bu işi herkesten sakladığı halde, Ali Şamil’den gizleyemez.
Ali Şamil’in küçücük göğsünde kocaman bir aslan kalbi çarpıyordu. O da bu kutsal savaşa katılmak için can atıyordu. İsmail Hakkı Bey kendisini yanında götürmek istemeyince Ali Şamil müthiş bir tehdit savurur: “Ya beni de götürürsün, ya da her şeyi Sultan’a anlatırım…”
Böylelikle Damat İsmail Hakkı Bey ve Şamil, sarayın kuş tüyü yataklarını bırakarak üç yıl sürecek meşakkatli bir çadır hayatına doğru ilk adımlarını attılar.
Sahte hüviyet ve köylü elbiseleriyle İngilizlerin kontrolünü aşarlar ve Adapazarı’na ulaşırlar. Bu ikilinin yolculuk haberi, Mustafa Kemal’e kadar gelir. Başkomutan, Ankara’ya getirilmelerini ister. İkili Ankara’ya vardıkları günün akşamı Kurmay Yüzbaşı Çopur Neşet’in evinde Mustafa Kemal’le karşılaşır.
O gece, Ali Şamil için hayatının en unutulmaz gecesidir. Mustafa Kemal misafirleriyle sohbet ederken, Ali Şamil’le kadeh de tokuşturur.
İsmail Hakkı Bey, Kurtuluş Savaşı için kendisine verilen büro işini reddedip cepheye koşunca, Ali Şamil’e de büyük işler düşer Kendisine bir er elbisesi bulur, bunu boyuna göre yaptırıp, büyük de bir kalpak edinir. Artık hayatı, atlı araba üzerinde, eşyalar arasında cepheden cepheye düşman peşinde dolaşmakla geçer…
Saray hayatının konforlu yaşamını terkedip, Kurtuluş Savaşı’nın meşakkatli mücadelesine girişen bu “Aslan Yürekli Cüce”, yaşamının daha sonraki yıllarını kışın Ankara’da, yazın ise İzmir’de geçirdi.
Yazıyı “Cüce Bela”dan bir dörtlükle bitirelim..
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için
Didinmem..

Erkan Sevinç