İnsanoğlu ilginç bir varlık. Sevdiği her şeyi önüne serseniz, yediği önünde yemediği ardında olsa, elini sıcak sudan soğuk suya sokmasa, saraylar, kaşaneler içerisinde yaşasa bile kısa süre sonra sıkılıyor ve hayatında bazı değişiklikler olsun istiyor. Bu durum iyi değerlendirildiğinde insanın gelişmesine; yeni şeyler aramasına, denemesine ve öğrenmesine katkı sağlıyor.
Bizi yaradan Yüce Rabbimiz bu nedenle olsa gerek, ibadet hayatımızda bazı gün, ay ve geceleri farklı ve üstün kılmıştır. Günler içerisinde Cuma, aylar içerisinde Ramazan, geceler içerisinde de Kadir gecesi böyledir.
Dualar kabul olunur
Cuma günü vakit namazları yanında Cuma namazı kılınır ve hutbe okunur. O günde öyle bir an vardır ki yapılan dualar mutlaka kabul olunur.
Ramazan ayında, günlük ibadetlere oruç da eklenir ve özellikle son on gününde ibadet hayatının yoğunlaştırılması istenir.
Geceler içerisinde ise Kadir gecesinin özel bir yeri vardır.
Kadir gecesi, manevi bünyemizi geliştirmek ve güçlendirmek için Ramazan ayı boyunca yapmış olduğumuz ibadetlerin nicelik ve nitelik bakımından zirveye çıkarıldığı zaman dilimidir.
Kuran-ı Kerim'deki surelerden birinin adı Kadir'dir. Bu surede, kadir gecesinin (içerisinde kadir gecesi bulunmayan) bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir. (Kadr, 97/3). Bir rivayete göre bu sure, şu olay üzerine nazil olmuştur:
Müslümanların özel gecesi
Hz. Peygamber, bir sohbet esnasında sahabilere, İsrail oğullarından bir kimsenin Allah yolunda bin ay boyunca cihat ettiğinden bahsetmiş, sahabiler de bunu duyunca ömürlerinin böyle bir şeye yetmeyeceğini düşünerek, kendi amellerini az görmüşler ve üzülmüşlerdir. Bunun üzerine, Müslümanları teselli etmek ve o kimsenin elde ettiği sevaba nail olabilme fırsatı sunulduğunu bildirmek için bu sure indirilmiştir. Surenin anlamı şöyledir:
"Biz onu (Kuran'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. O gecede Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her türlü iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar." (Kadir, 97/1-5).
Kadir gecesinin, Ramazanın hangi gecesi olduğu kesin olarak bildirilmemiştir. Hz. Peygamber, "Siz kadir gecesini Ramazan'ın son on günü içerisinde tek rakamlı gecelerde arayınız." buyurmuştur. Zamanla Ramazan'ın yirmi altısını yirmi yedisine bağlayan gece öne çıkmıştır.
Hz. Peygamber bir keresinde kadir gecesinin ne zaman olduğunu kesin olarak bildirmeye niyetlenmiş, ancak o sırada iki sahabi arasında çıkan tartışmayla ilgilenmek zorunda kalmıştır. Daha sonra da "Bu (gecenin gizli kalması) hakkınızda daha hayırlı olabilir" diyerek kesin tarihi söylemekten vazgeçtiğini bildirmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki Hz. Peygamber, Ramazan ayının son on gecesinin en iyi şekilde değerlendirilmesini istemiştir. Kesin tarih bildirdiği takdirde Kadir gecesinin değerlendirilip, diğer gecelerin ihmal edilmesinden korkmuştur.
"Allahım sen affı seversin"
Kadir gecesi, yeni ve tertemiz bir sayfa açarak hayata yeniden başlamak isteyen Müslümanlar için büyük bir fırsattır. Hz. Peygamber'in bildirdiğine göre: "Kim Kadir gecesini, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır"
Bu gece namaz kılarak, Kuran-ı Kerim okuyarak, dua ve tövbe-istiğfar ederek değerlendirilmelidir. Bu gece yapılan ibadetlerin en makbulü duadır.
İlk devir alimlerinde Süfyan-ı Servi "Kadir gecesi dua ve istiğfar etmek, (nafile) namazdan daha sevimlidir. Kuran okuyup sonra dua etmek daha güzeldir." demiştir. Hz. Peygamber, Hz. Aişe'ye kadir gecesinde şöyle dua etmesini öğütlemiştir:
"Allahım sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet."
Bu gecenin bereketinden yararlanabilmek için, bizler de Kur'an okuyalım, tövbe ve istiğfarda bulunalım, dua ve ibadetlerimizi artıralım, yakınlarımızın ve dostlarımızın hal ve hatırını soralım.
AYET-İ KERİME
"Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır." (Kadir, 97/3)
HADİS-İ ŞERİF
"Kim Kadir gecesini, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır."
DİNİ HİKAYELER
Kalp gözünü açan dua
Bir gün annesi tarladan kaldırdığı buğdayları, biriyle Ubeydullah-ı Ahrar'a gönderdi. Ahrar, buğdayları ambara koymakla meşgulken, getiren kimse, boş çuvallarını alıp gitti. Nereye gittiği ve hangi yoldan gittiği belli değildi. Ubeydullah-ı Ahrar o anda neden bu zavallı ve garib kimseden dua almadığına üzüldü. İçine garib bir ısdırap çöktü.
Buğdayı olduğu gibi bırakıp koşarak o kimsenin peşine düştü. Yanına vararak tevazuyla kendisine dua etmesini istedi:
- Beni gönlünüze alın. Halime biraz inayet nazarıyla bakın. Belki duanız ve himmetiniz bereketiyle Allahü teala beni bağışlar, merhamet eder de yolum açılır.
Onun yüzüne şaşkın ve hayret dolu ifadelerle bakan zat:
- Zannediyorum ki Türk şeyhlerinin söyledikleri, 'Her geleni Hızır bil, her geceyi Kadir bil' sözüne göre hareket ediyorsun. Fakat ben hiçbir özelliği olmayan kendi haline yaşayan bir kimseyim. Elimi yüzümü bile layıkıyla yıkamayı bilmem. Senin istediğin şeyden ben haberdar değilim. O bende yoktur.
Ubeydullah-ı Ahrar dua etmesi için yalvarmaya devam etti. O kimse, Ahrar'ın yalvarışına dayanamayarak ellerini kaldırdı, şöyle dua etti:
- Allahü teala senin kalb gözünü açsın.
Bu dua bereketiyle Ubeydullah-ı Ahrar'ın kalbinde açılmalar oldu.
DİNİ SORULAR
Kimler fıtır sadakası vermekle yükümlüdür?
Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında nisap miktarı (80. 18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan Müslümanlar kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler (Kasani, Bedaiü's-sanai, Beyrut 1997, II, 533, 544). Ancak fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın "artıcı" özellikte olması ve üzerinden "bir kameri yıl" geçmiş olmasgerekmez. Bir kimse kendisi ve kendi velayeti altolan bakmakla mükellef bulundukimselerin fitresini de vermekle yükümlüdür (Kasani, Bedaiü's-sanai, II, 535). Buna karşkişinin, baküstlendikişiler de olsa, ana babasbüyük çocuklarkarkardeşleri ve diyakiçin fitre ödemesi gerekmez (Kasani, Bedaiü's-sanai, II, 539, 540). Fakat vekaletleri olmadığı halde bunlar için ödeme yapsa geçerli olur. Şafii mezhebine göre ise fıtır sadakası vermek "farz"dır ve bununla yükümlü olmak için nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir (Şirbini, Muğni'l-Muhtac, Beyrut 1994, II, 110). Buna göre temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip zengin fakir her Müslüman fitre ile yükümlüdür (Şirbini, Muğni'l-Muhtac, II, 113). Şafiiler fitre ile yükümlü bir kişinin gücü varsa Müslüman ve bakmakla yükümlü oldu(ana baba gibi) akrabaskarve köleleri için de fitre vermesi gerektigörüşündedirler (üşd, Bidayetü'l-Müctehid, II, 549).

Yorumlar
Kalan Karakter: