Normal Derken?
Yayınlanma :
08.09.2022 18:36
Güncelleme
: 08.09.2022 18:36
Ben de dahil büyük bir çoğunluk “normal” şeylere sevdalıyız tabirse. Ve ben de dahil hiçbirimiz aslında “normal” değiliz. Zaten olmamız da pek mümkün değil. Acaba bu yüzden mi sürekli “normal”i arayışımız? Hayatla ilgili beklentilerimiz hep bu ayarda; normal bir iş, eş, çocuk, ev, hayat, arkadaş, patron, esnaf, öğrenci vs vs.
Aman normal bir işin olsun işte,
Aman aman çocuğun normal olsun,
Ay normal bir eş bul yeter,
Normal konuş çocuğum,
Normal mi bu söylediklerin arkadaşım,
Normal mi senin bu yaptığın? …
Nedir bu normal, kimin normali peki? Tanımdaki aşırılığa kaçıversek bir an, taşkın olsak arada, alışılagelmişin dışında konuşsak da normal olmayan cümleler kursak… Kural dediğimiz ve çoğunu bizim koymadığımız maddeler girdabına uyuvermesek, madde atlayarak ilerlesek…
Zaten zor olan hayatı daha da zorlaştırmamakta yatıyor aslında hepimizin “normal şeyler” beklentisi. Normal olana hazır olan tepkilerimiz, anormalin ne olabileceğini bilmediği için kendini koruma kalkanı geliştiriyor, normali isteyerek. Ama mümkün olmayan, sonuçsuz bir istek…
“Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk”ta John Boyne bir çocuk kitabı yazmaktan çok öte bir şey yapıyor. “Normal”i tanım yapmadan kitap boyunca tanımlıyor ve en nihayetinde de okura aslında olmayan bir şeyin tanımını yaptığını içten içe hissettiriyor. “Normal diye bir şey yoktur, kime göre neye göre normal” açmazını hikayenin içinde o kadar net veriyor ki, kendi normallerinize dönüp bakma ihtiyacı duyuyorsunuz. Etiketlerimizin önemli bir kısmının ailede başladığını “Barnaby” karakteri üzerinden görüyoruz bu kitapta. Ve hepimizin hayatında bir “Barnaby” olduğunu ve ona verdiğimiz etiketleri, onu normal çemberimizden dışarıya çıkarışımızı fark ediyoruz. Aman çemberimiz hep normal kalsın…
“Normal”i hayatımızdan çıkarabilmek için kendimizin normal olmadığını kabul ederek işe başlamalıyız. Normal olmayan yanlarımızı severek, onlara normalmiş gibi davranmayarak… Her şeyde olduğu gibi dış dünyayı iyileştirmeden önce ayna karşısına geçivermek gerek. En nihayetinde de davranışları, sözleri herhangi bir kalıba sokmamayı da öğreniriz belki, normaller ve anormaller diye… Etiketlerin olmadığı, insanlara, olaylara, durumlara, sözlere olduğu gibi bakabilmenin esas olduğu bir hale dönüşmek zor olmamalı… Önce kendimizi ikna etmeliyiz, kendi etiketlerimizi usulca acıtmadan sökerek…
Çünkü “kime göre, neye göre?”…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: