Okumak nankör bir eylem midir acaba? Şu hayatta durduğum en sağlam yerlerden biri de özellikle çocuklara kitap okumanın ne kadar önemli bir eylem olduğunu anlatmakken çokça sorguladığım bir durum da, nereye gidiyor bu okunan satırlar?
Yıllardır okuma eyleminin her türlüsünü deneyimlemiş biri olarak en gerekli ortamlarda “Şu yazar da şu kitabında bu cümleyi dememiş miydi azizim?!” diyememek… Bir cümle var evet ama sadece his olarak… O cümle kimin hangi kitabında yer aldı, tamamen dipsiz kuyu. En sevdiğiniz kitaplar peki ya? Evet, isimler var net bir liste olarak belleğimizde belki. Ama mesela ne anlatıyor yazar o kitaplarda, hele ki kitabın adı neydi yazarı kimdi tam olarak? Eyvah eyvah… Okudukça ve daha çok okudukça zihnin okuma eylemini aktive ettiği yerde bir demans durumu mu söz konusu oluyor acaba? Tamam tamam, bilimsel olarak tabi ki böyle bir şey söz konusu değil belki, işin bu noktası ironi… Ki okuma eylemimin ilk yıllarında dahi bir önceki ay okuduğum kitabı hatırlamak buzlu camın gerisindeki izlerden çıkarımda bulunmak gibi bir şeydi. Şimdi durum çok da farklı değil… O zaman niye okuyoruz biz azizim, çoğu kitabın esamesi okunmazken zihnimizde de dilimizde de… Çocukların dediği noktada mıyız yoksa “Öğretmenim, bunlar ne işimize yarayacak bizim?”… Kitap tavsiye edecek olsak, neden bu kitap deseler kem küm kırık birkaç cümle… Kitabı neden tavsiye ettiğini anlat anlatabilirsen… Eminim çok istisnai bir azınlık da var ki bunların hiçbirini yaşamayan. Satır satır, okuduğu her ayrıntıyı hatırlayan… Ama dedik ya istisnai bir azınlık… Ne yerler ne içerler, hangi vitamini alırlar da kendilerini okuma demansına karşı korurlar bilemem.
Bir duralım şimdi burada… Neden okuma eyleminin sonrasında bir demans hali yaşıyoruz bilemem. Kafamızı dolduran “hayat”ın yanında, kitapların hayatına yer mi kalmıyordur, okurken göz okuması zihin okumasının önüne mi geçiyordur, kim bilir? Bildiğim en önemli şey ve okuyan çoğunluğun da bildiği en klasik söylem belki de, o okuduklarımız var ya bir yerlerde duruyor aslında… Yaşarken fark edemediğimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Ne işimize yarayacak bunlar noktasında o kadar çok işe yarıyor ki bir problem durumunda çözüm ararken… Hayatta ayakta kalma çabamızın bir yerinden tutuyor aslında, okuduklarımızın kazandırdığı bakış açıları, farkında değiliz. Öyle bir empati kurduruyor ki bir karakter bir hareketiyle, evet diyoruz yalnız değilmişim. Asla girmem dediğin sokaklara girip seni günlerce o sokaklarda evlerde tutuyor. Asla hayatıma sokmam dediğin insanları günler geceler boyunca evine davet ediyorsun, satır satır… Varsın sonra hiç hatırlanmasın o yerler, o insanlar… Ama sen gerçekteki sınırlı dünyandan biraz olsun çıkabildin ya dışarı… Bunun yaşattığı özgürlük hissi… Her kitap bu özgürlük duygusuna biraz daha alan açarken artan okuma eylemiyle sonsuz bir özgürlük halinin içinde olmak…
Çocuklar kitap tavsiyesi istediğinde özellikle ergenlik döneminin başlarında olanlara, benim de ilk okuma listemde olan kitaplardan birkaç tanesini öneririm hep. Anlat deseler, asla etraflıca anlatamam. Ama tüm o tavsiye ettiğim kitapların büyüme serüvenimde bıraktığı izler yıllar sonra baki… Sadece iz var, neden sonuç ilişkisi kurmadan… Bu bile yetmez mi, eyleme hem devam hem de davet etmeye… Okuma demansına savaş açmak değil niyet, zaten çok da mümkün değil sanki bazılarımız için. Sadece inat etmek, kitapların bıraktıkları hislere sarılmak için… Sonsuz bir gidiş yaşayıp istediğimizde dönebilmek için… Tüm asla dediklerimizi hayatımızın içine sonsuz bir kabulle alıp onları da anlamaya çalışıp son sayfa kapandığında büyük bir kabulle hayatımızdan çıkarabilmek için… Özgürlüğümüzü hiç olmazsa buradan, devam ettirebilmek için…
Yorumlar
Kalan Karakter: