Çözüm süreci üzerine bir daha
Reklam
Nevzat Dönmez

Nevzat Dönmez

Çözüm süreci üzerine bir daha

10 Mart 2015 - 11:24

Çözüm süreci üzerine siz ne düşünüyorsunuz bilmem.

Bu konuyu ben bir türlü çözemedim.

Kiminle neyin pazarlığı yapılıyor hala anlamış değilim.

Kesin kalın kafalıyım…

Bu kalın kafalılığımla ilgili bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel’in organize ettiği bir etkinlik için 3 ay kadar önce İzmir’’den yaklaşık 20 gazeteci ile birlikte Diyarbakır’a gittik.

Etkinliğin bir bölümünde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gülten Kışanak ile görüşme vardı. Kışanak kent dışında olduğu için diğer Eşbaşkan Fırat Anlı ile makamında görüştük.

Fırat Anlı, bizlere hitaben bir konuşma yaptı.

Konuşmasının ana fikri, Kürtlerin sıkıntılarıydı.

İzmir heyeti adına o tarihte Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan (CHP’den milletvekili aday adayı olabilmek için bu görevlerinden ayrıldı) Atilla Sertel konuşacaktı.

Dayanamadım.

BAŞKAN SERTEL İZİN VERDİ

Sertel’in gözüne bakıp izin istedim ve Kürtlerin sıkıntılarını dile getiren Anlı’ya şunları söyledim:

“Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanısınız. Bu kentte yaşayan Kürtlerin sıkıntılarını dile getirdiniz. Türk-Kürt diye ayırım yapmayın. Burada Türk yok mu? Onların bir eli yağda bir eli balda mı? Kürt diye ayırt ettiğiniz kardeşlerimizle aynı sıkıntıları çekmiyorlar mı? Bu coğrafyada bir sıkıntı varsa bu bölgenin sorunudur; Kürtlerin değil. Burada yaşayan herkesin sorunudur. Onun için Türk - Kürt diyerek bir ayrım içinde bulunmak bence çok yanlış. Ben Türküm ve Kürt kardeşlerimle sorunum yok. Bizim sorunumuz Kürt kardeşlerimizi kullanarak kendilerine rant sağlamaya çalışanlarla… Ülkemizde biz bugüne kadar kimseyi azınlık olarak görmedik. Hepimiz birinci sınıf Türk vatandaşıyız…”

Sonra, Atilla Sertel de benzer şeyleri içeren çok güzel, cesur bir konuşma yaptı.

Yani sadece yazmak değil.

Sertel de, ben de bu düşüncelerimizi gidip vatanımızın bir parçası olarak gördüğümüz, kardeşlerimizin yaşadığı Diyarbakır’da da dile getirdik.

Bu nedenle tekrar yazmakta yarar görüyorum.

Bu ülkede Türklere verilip de Kürtlere verilmeyen ne var?

Hakkari’deki Türk vatandaşı Kürt arkadaş, “Çoluğu çocuğu toplayıp İzmir’e gideceğim” diyor da ona yasak koyan mı var?

Hangi Kürt arkadaş, hangi okula girmek istemiş de, “Sen Kürtsün giremezsin” demişler.

Bu ülkedeki en popüler sanatçılar Kürt asıllı olduklarını bağır bağır bağırmıyorlar mı?

Onları dinlemiyor muyuz? Hem de büyük keyifle dinliyoruz…

Çok klasik gelecek ama bu ülkede Kürt kökenli vatandaşlarımız Cumhurbaşkanı, Başbakan olmadılar mı? Birileri çıkıp da onlara “Kürtsün orada ne işin var” dedi mi?

Hayır…

Çünkü hepimiz bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıyız.

Bu ayrımcılığı yapanları dinlerseniz, bu ülkede Kürtlere yaşam hakkı tanınmadığını, Türklerin bir eli yağda bir eli balda olduğunu sanırsınız.

SIKINTILAR HEPİMİZİN

Ülkemizde işsizlik var mı? Var.

Peki, işsizlerin hepsi Kürt mü?

Açlık sınırının bile altında bir asgari ücret veriliyor mu? Evet veriliyor.

Kürtlere asgari ücret veriliyor da, Türklere beş katı mı ödeme yapılıyor?

Türk de, Kürt de, patrondan, asgari ücreti belirleyen mercilerden şikayetçi değil mi?

Bu sıkıntıların hepsini, Türk veya Kürt vatandaşlarımızın yarıdan fazlası çekmiyor mu?

Durum apaçık ortada. Türk’ün, Kürt’le, Kürdün Türk’le bir sorunu yok. Sadece, bu yapay sorunu yaratıp ondan rant sağlamaya çalışanlar var.

Yani, karşımızda, ülkemizin bütünlüğünü bozmak için bir araya getirilmiş terörist bir güç var.

“Bu iş silahla çözülmez. Çözülseydi yıllardır sürmezdi” diyorlar ya…

En çok bu söze kızıyorum.

Askerimiz silahla durumu normale getiremedi ama görülüyor ki, Kürt vatandaşlarımızı kendi kötü emellerine alet etmekten başka şey yapmayan bölücü teröristler silahla istediklerini alacaklar.

YORUMLAR

  • 0 Yorum