Toplumsal Paranoya ve Seçim Riskleri
Reklam
Şirin Kurban

Şirin Kurban

Şirin'in Penceresi

Toplumsal Paranoya ve Seçim Riskleri

22 Mayıs 2015 - 15:26

Hepinizin malumu olduğu üzere seçimlere çok az bir süre kaldı ve buna mukabil atmosferde giderek ısınmaya başladı. Ben bu yazımda seçim güvenliği konusunu ele almak istiyorum.

Türkiye'de 7 Haziran seçimleri öncesinde tansiyon çok yüksek. Sokaklar çok gergin, siyasetin dili çok sert. Bütün bu gerginlik ortamı yetmezmiş gibi son dönemlerde gitgide artan ve hızla büyüyen habis bir ur misali toplumun her kesimine yayılan bir güvensizlik ortamı da almış başını gidiyor. Şöyle bir ülke düşünün hiç kimsenin hiç kimseye güveni kalmamış. Böyle bir ülke olabilir mi? Böyle bir ülkede barış içerisinde huzurla yaşanabilir mi? Ya da gündem seçim olduğu için, seçim sürecinden konuşacak olursak bu kadar güvensiz bir ortamda sağlıklı demokratik bir seçim yapılabilir mi? Gerçekten bilmiyorum ve olup bitenleri endişeyle takip ediyorum. Son hafta yaşananlarda benim endişelerimi gidermek bir yana bir kat daha artırmış durumda...

Şimdi geçtiğimiz haftaya bir göz atalım…

Geçtiğimiz Salı günü Adana ve Mersin'de HDP İl Başkanlıklarının bulunduğu binalara bombalı saldırılar düzenlendi. Adana'da 3'ü ağır 6 kişi yaralı. Ayrıca saldırıların yapıldığı gün Demirtaş'ı Mersin'de ağırlamaya hazırlanan Mersin il örgütü de milletvekili adaylarıyla birlikte bu saldırıdan kıl payı kurtuldu. Bu saldırıların ardından HDP Eş Genel Başkan yardımcısı Sırrı Süreyya Önder son derece ağır mesajlar içeren bir açıklama yaptı. Aynı gün Demirtaş'da Mersin meydanında saldırılara son derece dikkat çekici bir açıdan yaklaştı. Her iki ismin de hedefinde hükümet vardı. Ancak Selahattin DEMİRTAŞ bu saldırıların kendilerine yönelik bir mesaj olduğunu ve mesajı aldıklarını, bu mesaja cevaplarının da ''seni hala başkan yaptırmayacağız'' şeklinde olduğunu söyleyerek açıkça Ak Saray'ı işaret etti. Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı cenahı ise bu saldırıları kınadıktan hemen sonra HDP'nin ithamlarına aynı tondan karşılık verdi. Bu saldırılarla Hükümet arasında illiyet bağı kurmaya çalışan Demirtaş ve HDP'lileri yalan söylemek ve iftira atmakla suçladılar. Hatırlayacaksınız çok yakın bir tarihte bu iki taraf Ağrı Diyadin olaylarında da benzer söylemlerle karşı karşıya gelmişlerdi. Ağrı’da yaşanan olaylarda da HDP, İçişleri Eski Bakanı Efkan Ala'nın ve Ağrı Valisinin üzerinden Hükümeti suçluyordu, Hükümet ise PKK ile arasına mesafe koymadığı gerekçesiyle olaylardan sorumlu tuttuğu HDP'yi suçlamıştı. Bu suçlamaların hepsinde de ortak bir söylem var. '' PROVAKASYON''...

Her şey Provokasyon herkes provokatör...

Ayrıca bu iki saldırının haricinde 62 farklı ilde ve ilçede HDP'nin seçim büroları ve stantları saldırıya uğradı. Bu saldırıların faillerinin imzalarının ekseriyetle, yapılan Bozkurt işaretleri olduğunu miting meydanlarında dillendiren DEMİRTAŞ'a cevap Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan yardımcısı Zühal TOPÇU Hanımefendiden geldi.

Bu saldırıları yapanların ülkücü camiayla ilgisinin olmadığını belirten Sn. TOPÇU, saldırganların bozkurt işareti yapmalarının ülkü ocakları kültüründen geldiklerini kanıtlamayacağını tam tersi ülkücü gençlerin bu tür olayların içinde yer almayacağını, bu olayların üzerlerine yıkılmaya çalışıldığını söyledi.

Yani?

Her şey Provokasyon Herkes Provokatör...

Geçtiğimiz haftanın bir diğer gündem maddesi de, Doğan Grubuna bağlı Hürriyet gazetesinin Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında ülkesinde alınan idam kararı haberini görme biçimine karşın bu haberin veriliş şekline Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Sn R.Tayyip ERDOĞAN'ın ve sevenlerinin gösterdiği tepki oldu.

Neydi aslında mesele?

Hürriyet gazetesi kendine göre uluslararası haber niteliği taşıyan bu haberi manşetten; ''Dünya Şokta! Yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına İdam'' başlığıyla geçti. Ak Partililer ve Ak Saray da bu manşeti fazla tesadüfî, manidar ve derin mesajlar içeren bir niyet beyanı olarak algılayarak tepkisini ortaya koydu. Şimdi şöyle bir gerçeklik var ki; bu medya grubu ve bu gazetenin geçmişten, özellikle 28 Şubat döneminden kalma epeyce yüklü bir bagajı var. Hatta o günlerde yapılan yanlışlarla ilgili de rahmetli Mehmet Ali Birand'ın da özeleştirilerini hatırlıyoruz. Hal böyle olunca darbeye ve darbeciliğe karşı ''aşırı'' hassasiyetli olan ve kendini 28 Şubat'ın mağdurlarından olarak gören Ak Partililer bu manşete karşı olağanüstü bir tepki gösterdi. Buraya kadar tamam ama sonrasında, birden her yerde şehitlik vurguları yapılmaya, kefenler hazırlanmaya, yedirmeyiz, feda oluruz nidaları yükselmeye başladı ve bu duruma karşılık Doğan medya grubu da bünyesindeki gazetelerde, direkt olarak Cumhurbaşkanına hitap eden bir başyazı yayımladı.

Sonuç; her şey Provokasyon herkes provokatör.

Şimdi söylemlere göre Türkiye seçimlere; bu kadar provokatörün ortalığı karıştırmaya çalıştığı, bu kadar provokasyonun yapılmaya çalışıldığı böyle bir dönemde gidiyor.

Düşünün lütfen; böyle bir ortamda sağlıklı bir seçim süreci geçirmek, başarılı sorunsuz demokratik bir seçim sonucuna ulaşmak nasıl mümkün olur? Üstelik HDP'nin baraj meselesi, Ak Parti'nin Başkanlık Sistemi ile ilgili Anayasal değişiklikleri yapmak için kendine koyduğu 400 vekil hedefi gibi her bir oyun dahi çok kritik olacağı muhtemel bir seçim için bu kadar gerginlik bu kadar kavga sizce de çok ama çok riskli değil midir? Ne var biraz daha tansiyonu düşürsek?

Mesela, artık kimse kimseyi Provokasyon yapmakla suçlamasa?

Kimse kimsenin söylediğinden, yaptığından başka alt anlamlar aramasa, niyet okumalarına girişmese?

Ve şu seçimleri kavga gürültüyle değil bir şölen havasında yaşasak mesela?

Sizce de bu millet bunu hak etmiyor mu?

Bence bu duruma derhal bir çare bulmak gerekir. Herkes paranoyalarından arınmalı, gerginliği düşürücü adımlar atılmalı. Tamam seçim süreci biraz heyecan ister, son seçimlere bakılırsa biraz gerginlik oyları konsolide etmeye de yarayabilir. Ancak şu anda ortam önceden hiç olmadığı kadar gergin ve bu gerginlik bana sorarsanız artık seçmeni de rahatsız ediyor. İnsanlar artık bağıran, birbirlerine sürekli hakaret eden bir siyaset istemiyor. İnşallah bütün siyasetçilerimiz bu süreçte üzerlerine düşeni yapar ve Türkiye kendine yakışır sağlıklı, huzur içinde ve demokratik bir seçimi geride bırakır.

Haftaya görüşmek üzere hoşça ve sevgiye kalın...

YORUMLAR

  • 0 Yorum