Türkiye İstatistik Kurumu’nun 30 Mayıs 2025 tarihinde açıkladığı Nisan ayı işgücü istatistikleri, Türkiye ekonomisinin en kırılgan alanlarından biri olan istihdam piyasasında çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor. Mevsim etkilerinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı %8,6’ya yükselirken, geniş tanımlı işsizlik olarak bilinen atıl işgücü oranı %32,2 ile rekor seviyelere ulaştı. Bu veriler, yalnızca dönemsel bir ekonomik dalgalanmayı değil; aynı zamanda yapısal kırılganlıkları ve toplumsal eşitsizlikleri işaret ediyor.
Genç işsizlik oranı %15,7 seviyesinde seyrederken, kadınlar arasında işsizlik oranı %11,5 olarak ölçüldü. Erkeklerde bu oran %7,1 düzeyinde. Kadınların iş gücüne katılım oranı ise yalnızca %36,4 olup, bu durum Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik potansiyelini yeterince değerlendiremediğini ortaya koyuyor. Toplam iş gücüne katılım oranı %53,4 ile sınırlı kalıyor. Öte yandan çalışan kesimin haftalık fiili çalışma süresi ortalama 42,2 saat olarak gerçekleşti. Bu süre bir önceki aya göre 1,2 saatlik bir azalmaya işaret ederek istihdam kalitesindeki gerilemeyi gözler önüne seriyor.
Bu rakamlar, Türkiye’de işsizliğin artık geçici ve ekonomik döngülere bağlı bir sorun olmadığını, tam tersine yapısal ve kronik bir nitelik kazandığını gösteriyor. İstihdam piyasasındaki temel sorunlar arasında üretkenliği düşük büyüme modeli, mesleki becerilerle piyasa talepleri arasındaki uyumsuzluk, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı, kadınların yeterince desteklenmeyen çalışma koşulları ve genç işgücünün artan ümitsizliği yer alıyor.
Kadınların iş yaşamına katılımını engelleyen başlıca unsurlar arasında kreş desteklerinin yetersizliği, bakım yükünün yalnızca kadınların üzerinde kalması ve iş yerlerinde yaygın cinsiyet eşitsizlikleri bulunuyor. Gençlerin istihdamda karşılaştığı en büyük engel ise, eğitim sisteminin dijitalleşme ve yeni meslek gruplarıyla uyumsuz olması. Ayrıca bölgesel kalkınma dengesizlikleri, kırsal bölgelerde işsizliği artırırken büyük kentlerde yığılma, geçim sıkıntısı ve sosyal dışlanmayı beraberinde getiriyor.
Türkiye’nin istihdam politikasında kalıcı bir dönüşüm yaratması için kapsamlı ve çok boyutlu bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Kadınların iş gücüne katılımı esnek modeller ve sosyal desteklerle artırılmalı; gençler dijital beceriler ve yenilikçi programlarla güçlendirilmelidir. Eğitim sistemi iş dünyasıyla entegre hale getirilmeli, iş gücü piyasası talepleri doğrultusunda güncellenmelidir. Aynı zamanda bölgesel kalkınma politikalarıyla yerel üretim, girişimcilik ve teknoloji desteklenmeli, kırsalda ekonomik canlılık yeniden sağlanmalıdır.
İstatistiksel veriler, yalnızca teknik analizlerin konusu değil; aynı zamanda toplumsal refahın, umutların ve eşitliğin de birer göstergesidir. İşsizlik oranındaki her artış, bir bireyin hayatındaki ekonomik sıkıntının, sosyal dışlanmanın ve psikolojik yükün yansımasıdır. Türkiye, kalkınma hedeflerine ulaşmak istiyorsa, iş gücü piyasasına dair sorunları geçici çözümlerle değil; stratejik, sürdürülebilir ve adalet temelli politikalarla ele almak zorundadır.
Gerçeklerle yüzleşmek, bu sürecin ilk ve en onurlu adımıdır.
Sibel Arslan
Ekonomist &Mali Analist
Yorumlar
Kalan Karakter: