YAZIYOR… YAZIYOR… GAZETEM İZMİR YAZARLARI YAZIYOR…
Reklam
Şadıman Şenbalkan

Şadıman Şenbalkan

YAZIYOR… YAZIYOR… GAZETEM İZMİR YAZARLARI YAZIYOR…

26 Ocak 2024 - 15:41

Yazar denince akla ilk gelen nedir sizce? Makale yazan gazeteci mi edebiyat dünyasındaki roman, şiir, öykü yazanlar mı? Hepsi diyeceğim ve birini de atlamadan geçemeyeceğim. Esas olanda tüm yazma eylemleri insan ve toplum için. Ancak bir yazın türü var ki en zoru ama oldukça keyiflisi ve başarısı gururlandırıcı. Bahsettiğim yazma konusu; tez yazmak. Onlarca sayfaya topladığınız veriler, bilgiler, alan çalışmaları ve yazılmış akademik çalışmaların incelenmesi ve kabul görmüş olanları önceleri güç görünse de zor her zaman gücü yeniyor. Özellikle kaynaklar bölümüne yerleştirdiğiniz ve makalenizde yaptığınız atıflar, kaynakçalar; bilimle irfanla geleceğe ışık oluyor, eğer bu katkıyla bütünleşirseniz gelecekte sizden fayda sağlayacaklara da örnek teşkil ettiğiniz gibi sizi yeni öğreneceklerinize ve yeni öğretilere çağırıyor.

Gelelim bizim mesleğimize. Gazetecilik öyle klavye başında öğrenilmiyor. Hayatın akışında toplumu ve insanı görmek bakmak ve hayatın tam da ortasında, içinde yaşamak şart gazeteci için. Her an değişen gündem haberlerine yetişen arkadaşlara da aşk olsun. Muhabirlikten gelen bendeniz o sancıları iyi bilirim ve haber yetiştirmeleri… Adliye koridorları, polis basın binası ve hastane haberleri… Görsel ve yazılı basının koşa koşa yetiştiğimiz gündeme dair açıklamalar ve gazeteye dönüş, haberi yaz ve de baskıya yetiştirmeleri. Çok zevklidir bizim meslek… Onca koşuşturmada emekle kazanılan alın teri dolu para kazanmak yoktur bizim işlerde. Basın emekçisiyizdir çoğumuz. Gazetede umutla inançla çalışanlara selam olsun… İşleri kolay olsun…

Ve çok önemli olana da gelelim… Edebiyatla var olan ve edebiyatın “edep” kökünden geldiğini bilerek yazanlara… Bu kadın da her şeyi mi yapıyor dermişsiniz gibi geldi bana… Her şeyi yapamam elbette ama karınca kararınca yaptığım asli işlerimden biri de edebiyat. “İşte orada bir soluklan” diyor bana iç sesim. Roman ya da öykü ve de şiire aşığım. İnsanın birikimlerini, kurgusunu ve en çokta kitap okumasını, eğitime ve de gelecek nesillere okunası kitaplar bırakması önemli çünkü. Ancak bu işler kolay olmuyor… Yazmak sosyal medyada yazmaya benzemiyor çünkü.

Sosyal medyada ona buna saldırırken kendi egosunu çatarak besleyen tiplerde var. Bazı kişiler, güya mesleklerinin erbabı üstelik. Hani atasözlerimiz vardır ya tam yerinde söylenmiş. “Ne insanlar gördük çok süslü elbiseleri vardı, ruhları yoktu” diye o misal. Her insan kendi çizdiği çizgide mi yaşar bilinmez ama çizgileri zikzaklı olanlar “Kıyafetleriyle karşılanırken, konuşmalarıyla uğurlanır”. Bu deyişi düstur edinsek ne güzel olur değil mi? Ama yok illaki “ben birinci en birinci olacağım, sosyal medyada tanınacağım ve herkes beni beğenecek…” dersek olmuyor işte. Ama işin aslı öyle mi ya? Nasıl fazla yemek hatta su içmek bile zararlıysa, gösterişte; özümüze, insani duygularımıza zararlı. Onun için bir şeyleri yazarken çizerken aşırıya kaçmadan yapalım. Hayatı sorgulamak, topluma katkı sunmak istiyorsak roman yazalım ama illa ki okuyalım ve okutalım.

Yazıyla okumakla kalın sevgili okurlarım…

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar