Daha geçen hafta yazmıştım...
Reklam
Ümit Bora

Ümit Bora

Çevreci-Yazar

Daha geçen hafta yazmıştım...

10 Kasım 2014 - 14:15

Geçen haftaki köşe yazımda "zeytin ağaçları asla kesilmezler ancak dikilir"

dememizin üzerinden 1 hafta dahi geçmeden Soma'da termik santral yapmak için tam 6 bin zeytin ağacını ilgili şirket köklemiş!

Dünyada örnekleri hatta ülkemizde de aynı makinalardan var!

Ağaç sökme makinası ile ağaçları kökleri ile alırsın, başka bir alana dikersin, ağaç orada da ürün vermeye devam eder.

Dahası üst mahkeme termik santralin yapını 1 gün önce durdurmuş.

Şimdi yazmak istemiyorum ileride çok sayıda yazım olacak bu konuda...

Zeytin ağaçları asla kesilmez, ancak dikilir!

1500 senelik zeytin ağaçları olduğu bilim adamlarınca açıklanıyor.

Halen zeytin meyvesi veriyor o ağaçlar diyorlar.

Zeytin ağacı o kadar kıymetli ki yüzyıllardır barışın sembolü olarak "zeytin dalı" gösteriliyor.

Eski yıllarda kralların, imparatorların başındaki taçlarını süslermiş zeytin dalları.

Yine eski yıllardan günümüze gelen anforalar yani toprak testiler, küpler zeytin ticareti ve zeytinyağı satışlarının o tarihlerde bile ne kadar önem kazandığını batıkların gün yüzüne çıkarılması ile görüyoruz.

Ege Bölge'miz ve Akdeniz Bölge'miz başta olmak üzere çok sayıda milyonlarca zeytin ağacımız mevcuttur.

Bu zeytincilikten yine milyonlarca vatandaşımız, köylümüz ekmek yemekte, kendi ihtiyaçlarının yanında fazlasını satarak ailelerinin geçimini sağlamaktadırlar.

Zeytincilik göründüğü gibi değil çok zahmetli bir iş uğraştır.

Zeytin ağacının sürekli meyve vermesi isteniyorsa, ağacın bakımı, budanması, zamanı geldiğinde kökünün çapalanması, gübrelenmesi gerekmektedir.

Ancak dağ taş hiç bakım görmeyen zeytin ağaçlarının da senelerdir zeytin verdiklerine şahit olmaktayız.

Kaba bir hesapla 10 kg zeytinden 1 kg, 100 kg zeytinden 10 kg zeytinyağı çıkmaktadır.

Bu hesaplar yöreye ve zeytinin cinsine göre değişmektedir.

Bazı zeytinler hurma denilen cinsten olup yeri zamanı geldiğinde dalından koparılarak yenilebilmektedir.

Ancak çoğunlukla zeytinler yeşil ve siyah diye 2'ye ayrılmakta ve o cinslerine göre yemeye uygun değişik yapılışlar uygulanabilmektedir.

Yemeklik ve yağlık diye 2'ye ayrılmaktadır.

Bu gruba girenlerde yağlık olacaklar daha geç Aralık, Ocak hatta Şubat ayları meyvenin daha yağlanması için tercih edilmektedir.

Zeytin toplanmaya başlanmışsa, tırmık, ağaç sallama, makineyle sallama, uzun değneklerle çırpma veya elle toplama usulleri ile çok zahmetli olarak toplanmaktadır.

Mevsim soğuk ve kış ayları zeytin toplama olunca insanların elleri, yüzleri, vücutları çok üşümektedir.

Zeytini iyi bilen insanlar ve köylüler kendi yedikleri meyvelere asla katkı koymamaktadırlar.

Ancak köylüden satışla sanayicilere geçen zeytinlere merdiven altlarında hatta fabrikalarda kararsın ve etli gözüksün satışı kolay olsun diye zararlı katkılar boyalar sürülmekte böyle piyasaya verilmektedir.

Bu doğal olmayan boyalanmış karartılmış zeytinlerden almamak ve ailemizin sağlığını korumak için bildiğimiz ilk el üreticileri, köylüleri tercih edelim diye uyarıyoruz.

Bu kadar zahmetle yetişen zeytinlerimiz için hükümet 10 yıl kadar önce teşvik yasası çıkardı!

Hazine arazilerini dağı taşı düzelttirip zeytin yetiştirecek insanlara tahsis edildi, hatta dönüm başına birde ballı sayısız geri dönüşü olmayan teşvikler verildi.

Tabii bu teşvikleri alanların yüzde 90-95'i tanıdıklarıydı.

Biz bu tahsislere ve teşviklere karşı çıktık ama Don Kişot gibi yalnız kaldık!

Bu hususta bizi destekleyeceklerini söyleyen Çevre örgütleri girişimlerimizi ulusal basında başlatmamızdan sonra destek vermekten vazgeçtiler, rantçıların yanında yer aldılar, ortada bıraktılar bizi.

Neden bu uygulamaya karşı çıkmıştık!

Biz bunun bir kandırmaca olduğunu ve ileri yıllarda bu arazilerin yapılaşmaya açılacağını peşkeş çekileceğini iddia etmemizdi.

Nitekim haklı çıktık, Karaburun'da bu zeytin tahsisleri izinleri teşvikleri verilen arazilere çok sayıda rüzgar gülü getirip kurdular ve dikilen zeytin ağaçlarını köklediler (ne gariptir ki bizi rantçıların karşısında yalnız bırakan STK'ler ve tanınmış çevre örgütleri bu RES'lere karşı gelip eylem yapmaya başladılar. STK'lere soruyorum, yaptığınız bu harekete ne lahana ne turşu denir. O zamanlar niye yanımızda yoktunuz, şimdi niye rantçılara karşısınız? İlk aklımıza gelen rantçılardan destek gördükleri RES'lerden görmedikleri oluyor ama cevap veremezler, çünkü biz asla satın alınamayan çevrecilerdeniz bu yüzden).

Bu nasıl bir zeytinciliği teşvik yasası derken baktık yurdum zeytin ağaçları her yerde köklenmeye ve açılan sahalarda çok sayıda Termik Santraller yapılmaya başlandı.

Zeytin için teşvik yasaları çıkaranlar baktık zeytin ağacını görüntüde kullanmışlar, zararlı pis kömürlerle çalışacak Termik Santralleri ve betonlaşma yapılaşmaları için bu muhteşem ulu ağacı feda etmeye başlamışlar.

Bu kadar kıymetli yüzyılların ağacı zeytinler köklenmeye her yerde başlanınca yurdumuzda bu işten ekmek yiyenler başta olmak üzere, oksijen fabrikaları ciğerlerinin gittiğini gören çevreci halk ve onların iç ve dış örgütleri eylemlere başladılar.

Zeytin ağaçları hem barışın sembolüdür hem de muhteşem gelirleri ile bir ülkenin en büyük ve doğal kaynaklarıdır.

Türkiye açıklanan rakamlarla zeytincilikte dünya 4'üncüsüdür.

Zeytin ağaçları asla kesilmezler, aksine yetişebilecek her ortamda bölgede dikilmeli en sağlıklı yağ olarak kullanılmaya teşvik edilmelidir.

Bilim adamlarının açıklamalarıyla zeytinyağı sağlık açısından diğer suni yağlarla asla mukayese edilmemelidir demektedirler.

Sağlıkla, huzurla ve mutlulukla kalınız sevgili okurlarım.

YORUMLAR

  • 0 Yorum