Hukuk ve adalet, savaşta bile!
Reklam
Murat Yaman

Murat Yaman

Yorum-lu-yorum

Hukuk ve adalet, savaşta bile!

17 Ağustos 2017 - 10:37

Biz Müslümanlar, eylemlerimizi ve tepkilerimizi İslam düşmanlarının tavır ve davranışlarına göre değil, Kur'an'a ve sünnete göre yapmakla mükellefiz.

Bizler her halükarda Kur-an’a ve Hz. Muhammed'in sünnetine tabi oluruz.

Kafirler ve münafıklar zalim, kuralsız, acımasız, sömürgeci, olabilir ama biz Müslüman'ız asla ve katha onlar gibi olamayız.

Savaş ne kadar şiddetli, ne kadar acımasız olursa olsun, bizi biz yapan değerlerimiz ve uymamız gereken ilahi kurallarımız var.

Onların yaptığını yapacak olduktan sonra, onlardan ne farkımız kalır?

Biz Müslümanlar kafirlerin yapıp ettiklerine değil, Yaradanımızın emirlerine, Peygamberimizin sünnetine tâbiyiz!

Hukuk ve adalet Müslümanın tüm hayatını çevreler ve Müslüman en zor anlarda dahi haktan, hakikatten ve hukuktan ayrılmaz.

Bilir ki, Allah’ın adaleti hem bu dün ya da, hem öbür dünyada yakasını bırakmaz.

Sokaklarda adalet arayanlar! İslam’da, savaşta dahi hukuk ve adalet var.

Gelin İslam’a avdet edin, huzura erin, boşu boşuna yol tepmeyin, tepilmeyin.

O çok arzuladığınız! adalete, İlahi adalete erişin. Sizde rahat edin, bizde rahat edelim.

İSLAMIN SAVAŞ HALİNDE YASAKLADIĞI EYLEMLER

1) İşkence yapılamaz; İdam edilecek olan kimseye dahi işkence edilemez. İşkence ve zulüm her halükarda ve durumda dinimizce yasaklanmıştır.

2) Savaşçı olmayanlar öldürülmez; fiziki açıdan savaşabilecek kimselerin dışında kalanlar hiç bir şekilde öldürülemez. (kadınlar, çocuklar, sahiplerine hizmet için gelmiş köleler, körler, dünyadan el etek çekmiş din adamları, akıl hastaları, yaşlılar, hastalar, kötürümler vb.)
"Yaşlılara, kadınlara, çocuklara, kendisini ibadet u tâate vermiş ruhbanlara ve mabetlere ilişmeyiniz.! Ağaçları yakmayınız.! Hayvanlara dokunmayınız.! Ve servetleri heder etmeyiniz."
(Ahmed b. Hanbel, Musned, Beyrut 1985, 1/300; Ebû Davud, İstanbul ts., Cihad 90, 121)
3) Müsle yapılamaz. İnsanların ve hayvanların uzuvları kesilemez.
Müşriklerin, savaşta öldürdükleri kimselerin, intikam maksadıyla kulak, burun ve tenasül uzuvlarını kesmek, karınlarını yarmak gibi âdetleri vardı. Buna "Müsle" denirdi.

4) Ölülerin başı veya uzuvları kesilip teşhir edilemez.

5) Düşmandan alınan rehineler misilleme yoluyla dahi olsa öldürülemez.

6) Savaş esnasında ve sonrasında İnsanların namus ve şereflerine zarar verici fiillerde bulunulamaz. (tecavüz, zina ve gayr-i meşru münasebetler.)

Savaş sırasında, Müslüman kadınlara tecavüz edilmiş olsa dahi, bu Müslüman askerlere ve sivillere düşman kadınlarına tecavüz etme hakkını vermez.

Düşman kadını diyerek ırza geçen sivil ve askerler zina suçu işlemiş olur ve bunun cezasını misliyle öderler.

(Ebû Zehra, Prof. Muhammed, İslâm'da Savaş Kavramı, (çev. C. Karaağaçlı), İstanbul 1976, s.42.)
İslâmiyet asırlar öncesinden savaşta kadınlara tecavüzü "bir savaş suçu" kabul etmiştir.
Oysa bu alçak eylem modern dünyada "savaş suçu" olarak ancak 2001 yılında kabul edilebildi.
1994'te Sırp askerleri yaklaşık 50 bin Müslüman kadın ve genç kıza tecavüz etti ve ancak yedi yıl sonra Lahey'de kurulan mahkeme, sadece üç Sırp askerini suçlu buldu ve sadece onları hapse mahkûm etti.

Bu mahkemenin verdiği karardan sonra uluslararası camia, savaş sırasında kadınlara tecavüzü "savaş suçu" sayabildi.

7) Verilen sözlere ve yapılmış antlaşmalara aykırı hareket ve davranışlar sergilenemez.

8) Savaş esnasında herhangi bir zaruret olmadıkça zirai mahsuller, orman ve ağaçlar yakılamaz.

9) Değil insan, yeryüzünde ki hiçbir canlı topluca ya da tek tek fark etmez haksız yere öldürülemez, katliam ise düşünülemez dahi.

Hz. Peygamber ve raşid halifeler zamanında savaştan sonra esirler veya feth edilen yerlerde yaşayanlar için katliam emri verilmemiştir.

10) Kesin bir meşru müdafaa söz konusu olmadıkça akraba düşman saflarında olsa dahi öldürülmez.

11) Çiftçi, tacir, esnaf, işadamı gibi fiilen harbe iştirak etmemiş, savaş ile ilgili olmayan kimseler öldürülemez.

12) Harp esirlerini kalkan yaparak onların arkasında düşmanla savaşılamaz.

13) Bazı İslam hukukçularının açık ifadelerine göre zehirli ok dahi kullanılamaz.
Kimyasal, biyolojik ya da nükleer silahlar yukarıda sayılan maddeler içerisine dahildir.

14) Elçiler, bulundukları yabancı ülkede öldürülmez, hatta ne şekilde olursa olsun tutuklanamaz ve alıkonamaz.

"Askerlerinizin bozgunculuk (fesat) yapmasına engel olun! Çünkü fesat çıkaran her ordunun kalbine Allah bir korku salar. Askerlerinizi hıyanetten sakındırın! Çünkü hıyanette, çalıp çırpmada bulunan her ordunun başına Allah bir başka belayı gönderir. Yine askerinizi zinadan alıkoyun! Çünkü Allah, zina yapan her askere ölüm ve salgın musallat eder."

Mâverdi, Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed, el-Ahkâmu's-Sultâniyye, Beyrut ts., s.54

YORUMLAR

  • 0 Yorum