İran Türkiye ile neden yakınlaşmaya çalışıyor? 1
Reklam
Murat Yaman

Murat Yaman

Yorum-lu-yorum

İran Türkiye ile neden yakınlaşmaya çalışıyor? 1

19 Ekim 2017 - 10:12

İran ekonomisi büyük ölçüde doğal gaz ve petrole bağımlıdır.

Bütçe gelirlerinin yüzde 60’ı ve ihracat gelirlerinin yüzde 85’i petrol ve doğal gaz kaynaklıdır.

İran, tespit edilmiş doğal gaz rezerviyle Rusya’dan sonra dünyada ikinci, petrol rezervi ile de Suudi Arabistan, Venezüella ve Kanada’dan sonra dünyada dördüncü sırda yer almaktadır.

İran ekonomisi kırılgan bir yapıya sahiptir ve petrol fiyatlarındaki değişimlerden hemen etkilenir.

İran ekonomisi içe dönük ve kapalı bir ekonomidir.

Çok ilginçtir ki; İran da faşizmden beter merkeziyetçi bir devlet yapışına rağmen, Komünizmden daha fazlasıyla milli kaynaklar devlet tarafından dağıtılmaktadır.

Tüm bankacılık ve ticari işlemler dahil para akışının tamamı (kara para bile) devletin kontrolündedir.

İran’da devletin vergi gelirleri oldukça düşüktür.

Çünkü ticari alanda faaliyet gösteren kuruluşların yaklaşık %40’ı vergiden muaftır.

Toplanan vergiler kamu gelirlerinin yaklaşık % 25’ini, GSYİH’nın ise % 6’sını oluşturmaktadır.

Rekabet eşitsizliği ve sosyal patlamalar

Tekel oluşturmanın, ticari kısıtlamaların, devlet yardımlarında ve kredilerde adam kayırmanın esas olduğu “Devlet” anlayışı, Şah döneminden daha fazlasıyla devam ettirilmektedir.

Devrim Muhafızları ve Bûnyâdlar sistem tarafında en fazla kollananlarıdır.

Devrim muhafızları ülke ekonomisinin üçte birini kontrol etmektedir ve ekonomik faaliyetleri vergiden muaftır.

Holdinglere dönüşen ve İran ekonomisinin yarısını denetim altında tutan Bûnyâdların ekonomik faaliyetleri de vergiden muaftır. (Ayetullah Humeyni'nin ölümünden kısa bir süre önce kurduğu ve ruhani lidere bağlı dev bir şirket haline gelen ‘Setad' vakfının serveti 90 milyar doları bulmaktadır.)

Ekonominin yaklaşık %70’ine hakim olan ve vergiden muaf kılınan Devrim muhafızları ve Bûnyâdların bu gücü, bırakın ekonomiyi sosyal hayatı dahi bitme noktasına getirmiştir.

Ve bu rekabet eşitsizliği her ne kadar şu an bastırılsa da ileride mutlaka sosyal patlamaları tetikleyecektir.

Yolsuzluk, adam kayırma ve rüşvet

Pek tabii ki, İran’ın bürokrasisi şeffaflıktan yoksundur. Dahası İran da hiçbir şey şeffaf değildir.

Devlet bürokrasisindeki yolsuzluk, adam kayırma ve rüşvet çarkı en büyük sıkıntı kaynağıdır.

Ayetullah seviyesine gelmiş dini liderler dahi, birbirlerini rüşvetçilik ve yolsuzlukla çok kolay suçlamaktadırlar.

İran’ın gelir paylaşımında ki adaletsizlik Şah döneminde olduğu gibi, Devrim sonrasında da çözülememiştir.

Sistemim böyle devam etmesi halinde de çözülmesi imkansızdır.

Devrimden sonra devleti yöneten zihniyet, halkı bizden” (khodi) ve “diğerleri” (gheyrkhodi) şeklindeki ayrıma tutmuş ve devletin tüm ekonomik kaynaklarını bu mantıkla kullandırmıştır.

Buda halk arasında zaten var olan ayrışmaları derin uçurumlara dönüştürmektedir.

İran’ın nüfus yapısı

İran nüfusu var olan devasa sorunlarla birlikte hızla artmaktadır. (yaklaşık 73 milyon civarında)

İran’da resmi siyaset kurumunun bütün İran’ın Farslardan oluştuğunu iddia etmesine rağmen İran nüfusunun büyük bir kısmının Fars olmadığı rakamlarla sabittir.

İran nüfusunun etnik yapısı ile ilgili çok kesin ve herkesin kabul edebileceği rakamlar yoktur

İran’ın kapalı bir devlet olduğunu düşünerek, aşağıdaki rakamları üç aşağı-beş yukarı olarak verebiliriz (Farslar %40, Azeri %32 ve Diğer %28)

Bu arada %32 ile Azeri nüfusun varlığı ayrıca irdelenmesi gereken bir konudur.

Bazı verilere göre; Tahran nüfusunun %60 ını Türkler oluşturmaktadır. Ve bu şehir İstanbul’dan sonra dünyada en büyük Türk nüfusunun yaşadığı şehirdir.

Devrimi yaşamamış ve doğrudan baskı düzeninin içine doğmuş bir kuşak her alanda reform istemektedir ve bunlar nüfusun neredeyse yarısını oluşturmaktadır.

Ekonomiden, sosyal hayata oradan demografik yapıya, hatta coğrafyaya varıncaya kadar daha onlarca konudan ve yüzlerce sebepten dolayı İran Türkiye’ye mecburdur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum