İslam düşmanlarının kaos senaryoları -1
Reklam
Murat Yaman

Murat Yaman

Yorum-lu-yorum

İslam düşmanlarının kaos senaryoları -1

11 Şubat 2015 - 10:00

Medeniyet içi çatışma ve kaosa dayalı kontrol ya da kısa adıyla İslam’a karşı, İslam stratejisi

Batı ve ABD, kapitalist sistemlerinin ömrünü biraz daha uzatmak arzusuyla bölgenin ekonomik kaynaklarını daha fazla sömüreceği bir sistem oluşturmak istiyor ve bunu da sadece askeri işgaller ve katliamlarla sürdüremeyeceklerinin farkındalar.

İslam dünyasında kaybetmeye başladıkları çıkarlarını ve mevzilerini korumak için yeni projelerin peşine düştüler ve yeni stratejiler geliştirdiler. "Medeniyet içi çatışma ve kaosa dayalı kontrol stratejisi" ya da "İslam’a karşı İslam" olarak da adlandırılan Oryantalist Kaos stratejisi, bu projelerin en etkilisi, en dehşetlisi ve uzun zamandır da uygulamada olanı.

İslâm dünyasını tüm varoluşlarıyla birlikte tam ortadan ikiye bölmeyi ve yok etmeyi planlıyorlar. Bunun için İslam düşmanları yüzyıllardır bıkmadan usanmada stratejiler geliştirip, projeler üretiyorlar. "İslam’a karşı İslâm" stratejisini bu yüzyıla uyumlayıp yeniden uygulamaya başladılar.

Emperyalizminin yerli uşakları

Bu projenin özü, Müslümanların oldukça fazla olan sorunlu alanlarını belirleyip, bu sorunları kaşıyıp çoğaltmak ve bu sorunlu alanları kullanarak, ayrılıkları ve çatışmaları artırıp içinden çıkılmaz hale getirmek. Böylece Müslümanların kendilerine ve medeniyetlerine olan güvenlerini sarsmak suretiyle batının vahşi liderliğini cebren ve hile ile İslam dünyasına onaylattırıp, sömürü düzenlerine devam etmektir.

Emperyalist güçler "İslam’a karşı İslâm" Projesiyle kadim medeniyetlere beşiklik eden bu coğrafyanın insanlarının kendi değerlerine olan güvenlerini ve medeniyet bilinçlerini yıkıp, aidiyet duygusunu yitirmelerini sağlayarak, Müslümanların bir tür zihinsel dönüşüm geçirmesini amaçlıyorlar. Sonuç olarak ortaya çıkacak yeni insan tipleri Batı ve Amerikan emperyalizminin stratejik çıkarlarının yılmaz savunucusu yerli unsurlar (uşaklar) haline gelecektir.

İslam bilincini sarsmaya yönelik toplum mühendisliğinin en önemli argümanı, İslam ülkelerindeki yerli unsurların Operasyonel olarak kullanılmasına dayanıyor ve sivil toplum kuruluşları bu zaviyede hayli önemli hale geliyor.

Ne kadar çok Müslüman kanı o kadar çok başarı

Bu Kaos stratejisiyle, İslâm dünyasındaki tarihsel temelleri bulunan Şia-ehlisünnet (mezhebi) tartışmaları başta olmak üzere, ulusal, etnik, kabîlevî, sorunları derinleştirip çatışma ve yıkım alanları oluşturuyorlar.

Neo-Selefilik, gelenekçilik, İslami cemaatler, meşrepler ve modernite edilmiş dini anlayışlar arasındaki farklılıkları körükleyip, çatışmaları kışkırtarak, Müslümanları birbirine düşürüyor, İslâm dünyasını yangın yerine çeviriyorlar. Bu kana susamış vahşi emperyalistler için ne kadar çok Müslüman kanı akarsa, o kadar çok başarı.

Şimdiki yıkımlar ve Türkiye’nin kritik konumu

Eskiden üçüncü dünya ülkelerindeki yıkımlar farklı kavramlar (sağ-sol gibi) üzerinden kamplaştırıp, bölmek suretiyle çarpıştırmak şeklinde yapılırken, şimdiki yıkımlar cemaatler, topluluklar, ekonomi ve ahlaki normlar üzerinden yapılıyor. Tüm bunlarda Sivil toplum kuruluşlarını bu işin olmazsa olmazı haline getiriyor. Cemaatlerin günümüzde sivil toplum üzerinden değerlendirildiğini düşündüğümüzde, konu daha net anlaşılır.

Bu gelişmeler ışığında Türkiye'de yaşanan hükümet-cemaat mücadelesini "İslam’a karşı İslâm’’ projesi nezdinde tekrar gözden geçirip, yorumlamak gerekir.

Türkiye’nin sürekli olarak Suriye ve Irak'taki çatışmalara çekilmek istenmesinin sebebi Şii-Sünni cepheleşmesinde taraf haline getirmek ve uzun yıllar sürecek kısır bir çatışmanın içine çekmektir. Türkiye bu durum da oldukça kritik konumdadır .

IŞİD'in Irak ve Suriye’de önünün açılması ve bölge insanı ile birlikte tüm insanlığı kurtarmak için IŞİD karşıtı kutsal koalisyonun oluşturulması bu Kaos Stratejisi içinde ayrıca yorumlanıp değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Müslümanların kendi “ortak üst aklını” oluşturabilmesi

İslam dünyasının “İslam’a karşı İslam” oryantalist Kaos projesini boşa çıkarabilmesinin en temel yolu Müslümanların kendi “ortak üst aklını” oluşturabilmesidir. İslam Dünyası kendisine karşı yapılan tüm alçakça saldırıların bir “ortak üst akıl” tarafından yapıldığını anlayıp, göremediği sürece “parçalı Yerel akıl” ile karşı koymaya çalışması beyhudedir ve maalesef başarılı olma şansı çok zayıftır.

Oysa Batı, İslâm’a gebe. Dünya hasret ve firkatle bizi bekliyor. Küresel adil düzen tüm kurum ve kuruluşlarıyla geliyor. Hicran bitti vuslat vakti çok yakın.

Değişik kaynaklardan elde edilen haberlere göre; ABD'nin Amerikan karşıtlığının kaynağı olarak gördüğü radikal İslam’ı etkisiz hale getirmek için 1 milyar 300 milyon dolarlık bir bütçe oluşturdu. Pentagon, bu bütçeyi radikal İslam’a karşı, ılımlı İslam’ı desteklemeleri için İslam ülkelerindeki (ağırlıklı olarak) medya kuruluşlarına, İslami görünüşlü kurumlara, sivil toplum örgütlerine ve düşünce kuruluşlarına dağıtıyor.

Görünen o ki ABD bu paranın sonunu getirmiş hatta ek bütçeler bile açmış. Ama yetmez. Bu düzen böyle gitmez. Tüm kararların üstünde bir karar vardır. Elbet şu Kainatın da bir sahibi vardır. Her şeyin sahibi Allah tabii ki bir gün hesap soracaktır.

Bir Dua; Allah’ım bu âli millete yeniden fethi nasip eyle. Peygamberin övgüsüne mazhar olacak komutan ile birlikte asker ve ümmetten oluşan devlet olmayı yeniden müyesser kıl. Beyinlerde ve gönüllerdeki surları yıkarak, ilk önce gönülleri fethetmeyi ve ruhlara ‘’La ilahe illallah’’ sancağını dikmeyi bizlere kolay kıl. Aşılmayacakları aşmayı, olmayacak görünen işleri başarmayı ve İslam gemilerini gerekirse dağlardan aşırmayı ve habibinin ümmetinin iman nasip olmamışlarının gönül deryalarına emin bir şekilde indirmeyi, işlemeyi bizlere asan eyle. Bu vesile ile Fatih’in, bu halk ile Konstantiniyye'yi alırım dediği, ahlak-i safiyette halkın oluşması ve çoğalmasını cihan şümul eyle. Dualarımızı kabul-ü karin eyle. Âmin! Âmin! Âmin! (UMRAN HAN)

YORUMLAR

  • 0 Yorum