Münafık kimdir, kim değildir?
Reklam
Murat Yaman

Murat Yaman

Yorum-lu-yorum

Münafık kimdir, kim değildir?

02 Mart 2015 - 11:56

Münafık kelimesinin iki manası vardır. Birinci manası kâfir demektir. İkinci manası, dışı içine uymayan, ikiyüzlü demektir. Bu manadaki münafık kâfir değildir.

Münafık, inanmadığı halde, herhangi bir dünya menfaati için inanmış gibi görünen kimsedir. Münafık, dışı içine uymayan, ikiyüzlü anlamına da gelir. Söz ile olan bu münafıklık küfür değil, haramdır. (Hadîka)

Münafık; Müslüman olmayan ama Müslümanları aldatmak için Müslüman gibi görünen kimselere denir. Bazı alametleri vardır. Bu alametlerin biri ya da ikisi bir kimsede bulunsa, o kimseye hemen münafık denemez, olsa olsa onda münafıklık alametleri var denir.

Yalan söylemek, emanete hıyanet etmek ve verdiği sözde durmamak münafıklık alametidir. Fakat bu günahları işleyene münafık denmez. Olsa olsa günahkâr denir. Bunu da en iyi önüne geleni münafık ilan eden münafıklar bilir

Hadis-i şeriflerde bildirilen Münafık alametlerinin bazıları şöyle:

Münafığın üç alameti vardır: Yalan söyler, sözünde durmaz ve emanete hıyanet eder. [Buhari]

Bu millete kimler yalanlar söyledi kandırdı, hem de Allah’ın ayetleriyle ve Habib’inin hadisleriyle. Kendilerine emanet olan milletin makamlarını nasılda millete karşı kullandılar. Devletlerine ihanet ettiler. İşte esas onlar başları kâfir, kıçları münafıklar

Mümin’in hastalığı, günahlarına kefaret olur. İyileşince bundan ibret alır. Münafık ise, bağlanıp sonra salıverilen deveye benzer. Deve, niçin bağlandığını ve niçin salındığını bilmediği gibi, münafık da, hasta olup iyileşince, bundan ibret almaz. [Ebu Davud]

Başlarına o kadar musibet geldi hala akıllanmadılar. İnlerine ateşler salındı hiç mi hiç ibret almadılar. Niye bunlar, akılsız başlarına geliyor hiç akıl etmiyorlar. Ve hala arsız bir kibirle, kâfirlere değil müminlere saldırıyorlar.

Münafıklar Kur'anı öğrenirler, ilim ehliyle mücadele ederler. [Taberani]

Kur-an’ı bildiğini ve Kur-an adına konuştuğunu söyleyip kâfirin kucağında oturanlar. Sonra da ehlisünnet Âlimlerle uğraşıyorlar. Hatta kendi meşreplerine tabi insanları bile hapislere tıkıyorlar.

Münafıklar ikindi namazını akşama doğru kılarlar. [Hâkim]

Namazları geç kılmalarıyla ünlü olan hatta bunun üzerinden namazla dalga geçenler. Namazları geç kılmanın kendi alametleri olduğunu utanmadan birde övünerek söylerler.

Münafıklarla bizim aramızdaki eman namazdır. [Hâkim]

Namazlara hiç dikkat etmezler. Bir çırpıda kılar geçerler. Bir de bu yaptıklarını da bir haltmış gibi anlatır, ibadetlerle dalga geçerler.

Namaz aşikâre oldu, kabul ettiler [öyle göründüler] Zekât gizli oldu vermediler [Bezzar]

Sözüm ona namazları gizli kıldılar, zekâtları açıktan topladılar. Az verenleri gaza getirmek için bir zekât taahhüdünü en az on yerde söylettiler. Sonra da bu söyledikleri taahhütlerini de vermediler.

Yatsı ve sabah namazına münafık devam edemez. [Hâkim]

Yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmamak münafıklık alametidir. Nasıl ki, yalan söylemek münafıklık alameti ise, cemaate gelmemek de münafıklık alametidir. Bu cemaate gelmeyen münafık demek değildir. Kendisinde münafıklık alameti var demektir.

Fıkıh kitaplarında cemaate gitmemeyi mubah kılan mazeretler vardır. Böyle bir mazereti olmadan cemaate gitmemek caiz değildir. Bunlar kendilerinde münafıklık alameti bulunan kimselerdir. Böyle kimselerden olmamaya dikkat etmeliyiz!

Verdiği sözde durmamak da münafıklık alametidir. Sözünde durmayana münafık denmez. Eshab-ı kiramı diliyle değil kalbiyle seven de münafık olamaz.

Bizler onlar gibi ağzımızda salyalarla önüne gelene münafık diyecek kadar alçalamayız. En iyisini Allah bilir der geçeriz. İnsanların cennetlik mi cehennemlik mi olduğuna Allah karar verir. Münafığı da kafiride Allah bilir. Daha devletine sahip çıkamamış hainler, milletin imanıyla hiç uğraşmasınlar bu iş onların iman sıkletini çok ama çook aşar. HAMMADUN

Allah'tan uzak, Allah’ı anlatan Allahsızlar. Allah’ın ayetleri ile Allah’ın kullarını utanmazca kandıranlar. Unutmayın siz kabul etmeseniz de her şeyin üstünde bir yaratan var. Tüm bunların sorulacağı bir hesap yeri var. Şaşmaz bir adaletle hesap soracak var. UMRAN HAN

BİR DUA

Allah’ım bizi dili âlim, kalbi münafık (lar) dan koru.

Allah’ım bizi şekli âlim kalbi şerli (ler) den koru.

O ve adanmışları hoşumuza gideni söyler, hoşumuza gitmeyeni yaparlar.

Onun ve avenelerinin ellerine bizleri bırakma.

ÂMİN ECMAİN

Batı Medeniyeti'nin Katliam Tarihinden:

En Kanlı Sömürgeleştirme Faaliyeti, Belçika'nın Kongo katliamları

Belçika Kralı 2.Leopld, kauçuk ülkesi Kongo'ya el koymaya karar vermişti.1885 yılında, Kongo bölgesinin geleceği ile ilgili olarak gerçekleştirilen Berlin Konferansı'nda, Kongo'nun 2.Leopold'un özel mülkü olarak kullanımına verilmesine onay verildi. Koloni tarihinde, kolonileştirilen tüm bölgeler bir ülke tarafından yönetilip, idare edilirken, ilk defa Kongo bölgesi yaşayan tüm insanları ile birlikte bir şahsın özel idaresinebırakılmıştı.

Sömürgeleştirme faaliyeti "Kongo'ya medeniyet götürmek" gibi parlak sözlerin arkasına gizlenmişti.

Bu sömürgeleştirme faaliyeti sırasında, sadece 1890 ile 1905 yılları arasında, yaklaşık on milyon yerli öldürüldü. Köle olmak istemeyen çocukların elleri ve ayakları kesildi. Lastik ve fildişi ticareti için üç ayrı kolonide çocuklar çalıştırıldı. Yeterince kauçuk getirmeyen erkekler su aygırı derisinden yapılan kırbaçlarla dövüldü(chicotte).

Belçika'nın kanlı sömürge döneminin hafızalarda kalan en önemli sahneleri, askerlerin kendi aralarındaki çocuk eli biriktirme yarışıydı. Yirmi milyonun üstünde bir nüfusa sahip olan Kongo'nun nüfusu on beş yılda 8 milyona kadar düşmüştü.

2.Léopold gelen yoğun tepkiler neticesinde 1908 yılında Kongo'nun idaresini normal koloni statüsünde Belçika devletine bırakmak zorunda kaldı.

İnsanlık dışı uygulamalar kalksa da zengin maden yataklarının keşfi ile sömürgecilik bu ülkede devam etti.

Kanlı Belçika sömürgeciliği 1959 yılında sona erdi.

YORUMLAR

  • 0 Yorum