Eksikliğimizle Üşüttüğümüz Sen'imiz...‏
Reklam
Nalan Yılmaz

Nalan Yılmaz

Esintiler...

Eksikliğimizle Üşüttüğümüz Sen'imiz...‏

04 Ocak 2016 - 15:35

Dudaklara ulaşmayan bir neş'eyle gülşenindeysek umursamazlığın,
İçremizde gizlenmiş közlerimizle, belki de halâ uykudadır yüreğimiz
Boşyere avuttuğumuzla kendimizi...
Dizebilseydik eğer, yaş yerine yanağımıza bendeki Seni
Sendeki Ben ile...
Nasıl da kaybolurduk yokuşlarında titrediğimiz kış güneşinin..
Gözümün telaşındayken can suyumun, fikrimin nadide soluğunda
Tatlanmış incirler gibi olabilirmiydik seninle, Ben olduğunda Sen!
Tüm düşüncelerinin sorgusuz sanıklığındayım sanki ezelden,
Hakikatlere perde olan dudaklarımızın, mühürlerini vurabilmeliyizki ;
Artık Sen'den ayrı düşmüşlüğün girdaplarında,
Anlayamıyorsak bir nefesi ruhundaki heyecanlarıyla, yaşayabilirmiydik bir anın bir ömre bedel olduğunu
Uzanıversek yüreğimizle, dokunabilirmiydik bir hüznün penceresine, gül misali goncasında bir sinenin..
Kimbilir hangi hercai gönüllerin sevgi yorgunuyken,
Hangi aşkların boynu bükük suçlusuyuz, kendimizin kendimize koyduğumuz engellerle,
Yakın mesafeleri uzak kıldığımız kibrimizle sessizliğimizde...
Oysa ne utangaç yanakların pembesi olduk, ne benzersiz tadların yolcusu olduk belkide,
O titrek heyecanların habersizliğinde...
Belkide
Öyle bir üşüttün ki eksikliğinle Sen'imi
Kırılgan bir noktasında sabahımın, Senden önce çoktan gitmişliğinde gülüşlerinin..
İstesen de en kıymetli yerinde olmanın sol yanımın,
Şeffaf yaşlarında göz pınarlarının,
Nafile...
Hiç baharın gölgesi vurmamışki serkeş gönlüne, yakmamış ki sevdanın özlemi, giderken götürdüğünü sandığın tensizliğinin ıssız dudaklarını..
Kıyısızlığına ulanmış kara bir yelken gibi dolaşırken açık denizlerinde sevgisizliğin,
Kaybolmuşluğundan bihaber Can'ının...
Bense limanına küsmüş, gökyüzüne uzanmış vakurla, küreksiz bir sandal gibiyim uzak diyarlarda bir başıma,
Açılmış yaralarına seslenerek 'gülüm' diye, koynumdan düşen derin özleyişlerimle..
Beni benimsedikten sonraki "Sen" karesi olmalı hep isterim aklımda şevke bürünen
Öpecek bir yer kalmalı kendimizi vurduğumuz hasretin soluklarında
Öyle bir kalmalı ki içimizde öpüşlerin goncaları dikensiz açılsın, hasbahçesinde sevdamızın,
Varsın yine gezinsin gönlümüzde, hüzün rengi bakışların, yosun kokulu tedirgin edası..
Varsın aciz kılsın Yaratan çırpınan yüreğini, gözleri bir ahûya!
Güneşin, gülen yüzün olsun, soyunduğunda gönlün merhametsizliğe
Merhemi olsun pervasız dökülen sözcüklerinin,
Ne çıkar?! Aşkın şarabını yudumlasan gözyaşı denizlerinin içinde gönlünün kifayetsizliğinde
Duyulur mu ki demeden bir ah çeksek son perdesinde nefesimizle, yamalanmış caddelerinde ruhumuzun,
Meli-ú Alâ'ya varmanın yakarışlarında dualarımız
İllâki duyulur!..
Keşfedemedikçe açılanları açanlarla ruhumuzda,
En acı yıkılmaların en derin kıyamlarını yaşarız kör ve sağır kalmaya mahkûmluğumuzla,
Geçebilmeliyiz bilmekten öteye, ötelere
Unutmamalıyız ki, sadece sevdasına dokunabildiğimiz gönüllerdir bizlerden geriye baki kalan...

YORUMLAR

  • 0 Yorum