Sessiz Gönüllerdeki Sır...
Reklam
Nalan Yılmaz

Nalan Yılmaz

Esintiler...

Sessiz Gönüllerdeki Sır...

28 Kasım 2014 - 09:56

Hem hancıyım, hem yolcuyum göründüğümle bu varlık aynasında.

Sonsuz gibi görünen bu yolculuğun, sonlu duraklarında...

Yak tutuştur beni, titret içimi delicesine, yitirilmiş sevdaların bilmem hangi ışıksız ellerinde,

Hayalden ibaret, bu yaşam yanılgısında, sevdamın ahir zamanı olsan, evvelinden o yeter bana..

Gelsen özlemlerin eşliğinde, gönlümün aklıyken, aklımın aydınlığında,

Görebilsen içindeki gizli hakikati o yeter bana

O bizim hakikatimizken; biz onun tezahürlerindeyiz her bir eylemimizle,

Bilmeye kavramaya çalışırken kulluğumuzun sıfatlarıyla,

Nasıl da seyirlerindedir nefs-i külli ile isimlerinin gölgesindeki benliğimizi...

Artırmadığım gün sevinçlerini yüreğinin,

Aşkının sarhoşluğunda,

Sunmadığım gün beklediğin lezzeti fikrimin yokluğunda,

Yıkamadığım gün yüzünü avuçlarımın sıcaklığıyla, aklımın uykusunda,

Yaşanan gün gün değil,

Erimediğim gecelerde görünmeyen alemlerinle alevinde bir mumun,

Dokumazsam ilmek ilmek, ruhumun her bir katresini hürmetimle aşkının,

Nasıl dileyebilirim ki sana kavuşmayı şah damarından da yakîn olsan da

Hayatlar boyu katettiğimiz yolculukların ısdıraplı sınavlarında yaşayamadıysam tevhidi,

Elmayı kopardığımdan beri bilgi ağacından nefsime zulmettiğimle,

Beyhude değilmidir bekleyişlerim ?!.. Hissedemiyorsam eğer, gönlümü avare eyleyişlerimle çokluktaki tekliği...

Huzurumun sefasındayken, huzurunda tebessümlerim her bir kelâmını kavrayışlarında nasıl da derinleşir...

Çekebiliyorsam toprağın kokusunu içime, suyun derinliklerinde bile nilüfer misali,

Yada yana yakıla dolanırken çöllerinde bulanmışken toza toprağa, tadabiliyorsam suyun serinliğini tenimde balık misali,

Dokunmadan hissedebilmenin, görmeden görebilmenin , duymadan o güzel sesleri işitebilmenin hazzıyla nasıl da yaşarız aşkın aşkınlığını...

O'nun varlığını kavrayamayıp, halâ dilleriyle ifşa etmeye çalışanların, kanıtlamaya çalışanların zavallı acınasılığında,

Saydamlığımla bazen bir bebeğin ağlayışlarındayken şefkatini bekleyen, sünmüş yelelerinde

Bazen bir çağlayanım sessizliğinden ürken, tedirgin bekleyişlerinde

Bazen de bir nefesim, sanki nefesinim, nefesimsin...
Doruklarında inlemekliğimle hiçliğinin sonsuz zamanlardaki zamanlarda...

Turuncu güneşlerim var senin için, istersen masal olur geceler rengiyle sevdamızın,

Ateşi, aşkına kavuşma pahasına su söndürürken,

Bülbül güle sevdasının heyecanıyla sarılırken dikenlerinin acısını umursamadan ölmeyi göze alarak,

Bedenim beni benden almışlığıyla aşkının en bereketli yağmurlarını taşır başkalaşmış yüreğimde...

Eserken rüzgâr hoyratça, tenimi tensizliğinin teri yaralayıp, ayrıştırırken hücrelerimi

Sen, yanlız Sen diye tüm kâinatın eşliğinde ,

Her bir keder bir gül yaprağı olur Sevgili'den gönderilen içinde sakladığı

sırlarıyla...

Gül kokusunun sarhoşluğunda çözülür manâlar, sessizleşen, sessizce ağlaşan gönüllerde...

Salına salına dolaşsan da yoksa yüreğinde sevmelerinin gururu, taşımıyorsan aşkını her nefes alışında

Nasıl sokulursun ki Canına, yanıbaşına misk-i amber kokulu bahçelerde,

Habersizsen eğer noktaya olan yolculuğunda eliften....

Akrep olup için için acıtmanın zevklerinde olsan da kör kuyularında benliğinin,

Ben vazgeçermiyim ki içimdeki Sen' den, Sen'inle yanmaktan kor misali ateşlerinin...

Mutsuzluğumuzda, nerede aradığımız nasıl da önemli kaybettiğimiz şeyleri

Yeniden, yeniden varmak için mutluluğun hissettiren sihirli tadına

Ve şarkı söylemeli kahkahan,

Yanmalı gözlerin başkalaşmışlığın anlayışıyla bakan bakışlarının edasında,

Sözcüklerin nağme olup ney misali dökülmeli dudaklarından " ben yokum gayri Sen'sin ben olan"

Dilindeki katlanarak artan ifşalarının arasında kayıblığını unutmadan...

Gün Güneşten önce gelirken, sevdan senden önce gelmeli yokluğunun serin sabahlarına

Soy benliğimi değiştir kabuğumdan, öğret bana aşkının her halini

Yada al beni giyin üzerine içinde açan sırlarının perdesizliğinde...

Ey sevgili, ey nadide ruhum,

Ömrüme ömür katanım....

Sevinç duygusunun kutsanmışlığındaki o eşsizliği yaşayalım, hayatı yaşar gibi yapanların hayalsizliğinde

Ve hayatın tazeliğinin yanlızca sevgi olduğunun unutulduğu içi boş gönüllerde...

Hadi !... At yüklerini geçmişinin ceplerinden,

Kaçma! Ürksende açığa vuranların bilgisiyle, insan olabilmenin özelliğinde, neler yapabileceğinin müşahadesiyle deneyimle, yine deneyimle...

Yorulma!... Sevdanın inişli çıkışlı gizli kalmış upuzun sandığın kısacık yollarında...

Yeter ki sen sev!

Yeter ki sen iste aşkının teslimiyetiyle canının tadına varmanın şükürlerinde...

Mor salkımlar açsın heyecanlarının ardı sıra gönlünün penceresinde

Baştan aşağı ben ol! Benim ol! Benimle ol!....acıyarak parçalanan perdelerinde ruhumun....

Bir bedende karışmış, birbirine örtüşmüş iki ruh gibilirliğimizle ve ayrı ayrı olduğumuzun da bilinciyle, Yakınırsak zamana hükmedemeyerek zamansızlığımızdan,

Ondan ayrı düşmüşlüğün viraneliğinden bir türlü kurtulamayız..

Sen kendini tanırken bende sıfatlarının açığa çıkmasını Vedüd isminle seyreylerken Senimi

Ben de kendimi tanıyorum Sen' de yaratılış sebebim olan sevginin dokunuşlarıyla acıyan yaralarımda

Beni Sen'den ayıran en büyük engelim olan tenimin kafeslerinde,

Her sırrın sırrı gizlenirken tutkuların ahlarında

Bedenlenmiş zindanların tutsaklığından nasıl kopar ki bu gönlümün kanatsız kuşu boşyere çırpınışlarıyla,

Varabilmek için sana, kırarak gönlümü parçalarına ayıranların batırdığı dikenler yol oldu bana

" Bütün insanların kuşunu boynuna bağladık " ayetini hatırlatarak ...İsra/ 13

Varsın ayırsınlar...

Neyleyim Sensizliğin farkında olmayan mabedleri

Bilmezler ki;

Tek gerçeğim ancak Sanadır..Seninledir...Senin yansımandadır çağrılarının fısıldayan sessizliğinde...

YORUMLAR

  • 0 Yorum